48

893 68 13
                                    


16 Temmuz, 00:53

cem arabaya binince, fatih yolda yavaş yavaş ilerlemeye başladı. gideceği bir yer yoktu, cem'den başka gidebileceği bir yer de yoktu zaten. sigarasını yaktı, sessiz sessiz sürmeye devam etti.

"konuşmayacak mısın?"

"beni çağıran sensin." cem içindeki öfkeyi dindiremiyordu. fatih'in bu kadar karamsar olması onu deli ediyordu. evet, hiçbir şey yolunda gitmeyecekti. bunu o da çok iyi biliyordu ama en azından fatih'le olmak istediğini biliyor, kabul edebiliyordu. dönüp yüzüne bile bakmadı. dayanabilse yanına da gelmezdi.

"cem kızma bana ya. çarem varmış gibi sanki. görmüyor musun halimi?"

"görüyorum ama kabul etmiyorum." fatih hızlandı, çoktan otobana girmişti.

"sikeyim böyle işi ya..." 

"melih'in yanında bana bok gibi hissettirdiğinden haberin yok. geçen gün de aynısını yaptın. abimin senin yanına uğrayacağından haberim yoktu. gel iki dakika fatih'e bir şey vereceğim dedi, gelmek zorunda kaldım. gökhanların yanında hemen mal mal konuştun. yok cem burada, çocuğun zihni bulanmasın, çocuk var ayıp olmasın." fatih böyle davrandığını hatırlamıyordu bile.

"bana çocuk muamelesi yapıyorsun ama senden daha cesur olduğumu unutuyorsun. her şeyi biliyorum, bu anlamaz dediğin her şeyi de anlıyorum."

"senlik mevzu değil. gökhan'ın bok yemeleri, bulaşma istedim."

"o zaman öyle deseydin! korkma, kimse senin benim gibi bir erkeğe aşık olduğunu düşünmez zaten!" kendini tutamamıştı artık. zor olduğunu anlıyordu elbette ama başkalarının yanında tavırlarının bu denli değişmesine katlanamıyordu.

"cem dur bir oğlum ya..."

"çek kenara, ineceğim. niye geldim ki sanki?"

"saçmalama oğlum. nereye iniyorsun?" cem kapıyı zorlamaya başladı. açamayınca fatih'i sarstı.

"durdur arabayı!"

"cem siktirme belanı! kaza yapacağım senin yüzünden!"

"durdur lan şu arabayı!" fatih nihayet kenara çektiğinden cem attı kendini dışarı. hızla yürümeye başladı. fatih de peşinden indi.

"nereye gidiyorsun ya!"

"gelme!" çoktan ağlamıştı bile. fatih koşup kolundan tuttu ama nafileydi.

"bırak! istemiyorum seni, seninle ilgili hiçbir şeyi istemiyorum! kimseyi istemiyorum! yalnız bırak beni, n'olur bırak ya!" fatih'in kalbi sızlıyordu artık. üzerine gitmek istemedi, çekti ellerini.

"tamam." dedi, pes ederek. "tamam, yürü biraz. bir şey demeyeceğim. peşindeyim, yürü sen."

cem ne kadar yürüdü bilmiyordu, yürüdüğü yolları da tanımıyordu. fatih arabada, yol kenarından yavaş yavaş ilerleyerek onu takip ediyordu. en sonunda durdu. dönüp arkasına, arabanın içine baktı. dermanı kalmamıştı artık. ne ağlamaya ne yürümeye ne de bir şey söylemeye hali yoktu. fatih arabayı park edip inince yanına gitti.

ellerin, bir kibrit aleviDove le storie prendono vita. Scoprilo ora