36

891 76 12
                                    

help bu fik tarafından ele geçirildim

16 Haziran, 00:27

cem hızlıca merdivenlerden indi ve apartmandan çıktı. fatih çoktan yolun karşısına park etmişti. yürüdü, kapıyı açıp oturdu. fatih'in bir şey demesini bekliyordu ama o her zamanki gibi sadece sigara içiyordu.

"iki dakika dedin." dumanı üfledi ve daha yarısına gelmediği sigarayı dışarı atıp camı kapattı.

"o kadar mı durmak istemiyorsun yanımda?"

"laflarımı niye alakasız şekilde anlıyorsun? çözemiyorum hiçbir şeyi." fatih yüzünü sıvazladı. direksiyona tutundu sıkıca ve oraya yaslanıp fısıldadı.

"ben de çözemiyorum. girdabın içindeyim sanki." cem bir yandan sinirleniyor bir yandan da üzülüyordu. gerçekten de ne olup bittiğini anlamıyordu. bir derdi olmalıydı ama ısrarla inkar ediyordu. oysa ne anlatırsa dinlerdi, ne yaşıyorsa destek olurdu. fatih'in bu kadar kapalı kutu olması onu çileden çıkartıyordu. belki de böyle bir insandı, onu yeterince tanımıyordu bile. ama yine de aralarında bir bağ olduğuna inanmıştı. bu, fatih'in hareketleri yüzünden böyle olmuştu. şimdi ise her şey tersine dönüyordu. fatih'i kaybetme korkusu cem'in bedenini esir almak üzereydi.

"bana anlatmıyorsun ki. ben de bu yüzden ne yapacağımı kestiremiyorum." fatih olduğu yerden kalkıp bu defa da arkasına yaslandı. gözleri arabanın tavanında, yanındaki beden onu hiç etkilemiyormuş gibi davranıyordu. kafasını bir anlığına çevirdi ve tekrar yukarı baktı.

"niye böyle olduğunu bile bilmiyorum. belki de bana güvenmiyorsun, olabilir tabi."

"öyle bir şey değil." cem de onun gibi yaptı, arkasına yaslandı. 

"niye geldin? geldin de ne değişti?"

"bilmiyorum." fatih bir çıkmazın içindeydi. ne dönüp bittiğini anlamıyor, anlamlandıramıyordu. aklı ona oyun oynuyordu sanki. sürekli, her dakika cem'i görmek istemesinin bir anlamı olmalıydı. güne başladığında, günü bitirdiğinde ondan haber almak istemesinin ardında yatan şeyleri çözmek zorundaydı. cem haklıydı çünkü, bir insana seni bırakmam demek nedensiz bir şey olamazdı. nefes alamıyor, kendini tanıyamıyordu. melih, diyordu kendi kendine. melih benim can dostum ve cem de onun kardeşi. bu yüzden bu kadar üzerine düşüyorum, bu yüzden onu bu denli düşünüyorum. bilmediği şeyler vardı oysa. cem'i görmezse çıldıracak gibi hissetmesinin nedeni elbette arkadaşının kardeşi olması değildi.  gecenin bir vakti buraya gelmesinin nedeni kesinlikle bu değildi.

"konuşmayacaksan eve gidiyorum ben." dönüp baktı ona. yine aynı şey oldu, üzerine çöken dinginliği anlayamıyordu. fatih'in çözmesi gereken o kadar çok şey vardı ki...

"gitme." dedi, sakin bir tonda. "konuşmasam olmaz mı? illa gidecek misin yani?" cem sesli bir nefes bıraktı.

"kendimi gerizekalı gibi hisediyorum." 

"niye?" 

"ne olup bittiğini anlamıyorum. hiçbir şey de demiyorsun. ama tamam, daha fazla üstüne gelmeyeceğim." fatih başını yana çevirdi, cem'e baktı. karanlıkta parlayan gözlere, dağınık saçlara, çatılmış kaşlarına bakıp durdu.

"gitmek mi istiyorsun hala?"

"sen ne istiyorsun?" 

"ben mi?" dedi, konuşmaya mecali yoktu. "sorma, bilmiyorum. duralım böyle, olmaz mı?" 

"iyi gelecek mi sana?" başını salladı fatih. bu işi çözmeliydi. neler olup bittiğini anlamalıydı ama şu an değil. şu an yalnızca bu arabada, bu sessizlikte oturmak istiyordu. cem ile birlikte bu sessizliği paylaşmak istiyordu. 

"sanki kışmış gibi. böyle sessiz anlar hep öyle geliyor bana. kar yağmaya başlayacak, battaniyelere sarılacağız, sıcak bir şeyler içeceğiz. alakası yok şu an ama öyle hissediyorum." fatih'e döndü, bir şey demiyordu. 

"öylece duralım dedin ama konuşasım geliyor."

"konuş. ne anlatırsan anlat, dinlerim." cem tamamen yan döndü, bacaklarını da topladı.

"beni iki dakikalığına çağırdın."

"gitmek istiyorsun, anlıyorum." aslında istemiyordu. belki de fatih'in ona gitme demesi hoşuna gidiyordu.

"öyle demedim."

"gitme, kal. istediğin kadar kal. sabaha kadar duralım burada, gıkım çıkmaz. ne anlatmak istersen anlat, istersen hiç konuşma." cem'in kalbi çarpıyordu. ne olduğunu çözemese de empati kuruyor, yanında kalmak istiyordu. tekrar önüne döndü. 

"tamam. kalalım. nasıl istersen. yarın öbür gün ben yokmuşum gibi davranma ama."

"ben sen yokmuşsun gibi davranamam, cem." fatih'e döndü, gözlerinde bir şeyler vardı. bakışları derin, sesi yorgundu. karşısındaki bambaşka biri gibiydi.

"uykum gelene kadar kalayım o zaman." fatih başını salladı. içinden de cem'in uykusu hemen gelmesin diye dua etmeye başladı. 

ellerin, bir kibrit aleviOù les histoires vivent. Découvrez maintenant