"Beni Avarya içinde koruyamaz mısınız?"

Hakan, yeşil kapşonlu giymiş genci şöyle bir süzerek "Korurum ama... Sana güvenmem lazım."

Diğeri, içini çekerek "Bu sözü duymaktan bıktım." dedi. "Hepinizin bana ihtiyacı var ama hiçbiriniz beni güvenilir olarak görmüyorsunuz. Hep bir şüpheyle, hep bir 'acaba'yla yaşıyorum. Taylan Sındırlı'nın yaptıklarını bile, failini bulamasaydım eğer, üzerime yıkacaktınız sayın başkan. Bana güvenmeniz için daha ne yapmalıyım?"

"Dünya üzerinde çok az insanın bildiği..." dedi Hakan Vult. "Ne istihbarata ne de orduya ait olan; kişisel olarak bana, örgütsel olarak da başbakanlık ve meclise hizmet eden bir projem var. Baban, sadece yarısını biliyor. Eğer istersen sen de diğer yarısını öğrenecek ve öğrenirsen zorunlu olarak bu projeye dahil olacaksın."

Cevap vermeden önce kaşlarını çatıp huzursuzca etrafını yokladı. "İpucu verebilir misiniz? Mesela, eve gitmeyecek miyim? Günde ne kadar zamanımı alacak bu proje?"

"Görev geldikçe göreve gidersin. Haftalık toplantılar olur. Bunlar dışında gündelik hayatına devam edersin. Gizlilik hayati derecede önemlidir ve bu bir mübalağa değil."

Ses tonu kalınlaşmış, konuşması yavaşlamıştı. Yüzü birkaç ton kararmıştı.

"Eğer duymaması gereken biri duyarsa bunun sonuçları Bayan Alkan'a benimle çalıştığını ağzından kaçırman kadar basit olmaz. Risk de ödül de büyük. İyi düşün."

Uysal yumruklarını sıkıp açıyor, ayaklarıyla ritim tutuyordu. "AVİS'le ilgisi yok, değil mi?"

"Hayır," dedi Hakan. "Projenin var olmasının sebeplerinden biri de AVİS'in yozlaşması. Teşkilat içinde farklı çıkar odaklarına hizmet eden gruplar var. Proje ise doğrudan bana bağlı. İki kademede yer alan sadık adamlar."

Gencin dudağının kenarında bir gülümseme belirdi. Komiserle yaptıkları güce sadakat konuşmasını hatırladı. Teşkilat bir kara deliktir, demişti komiser ama o da birtakım cisimlerin yörüngesinde dönen basit bir göktaşı çıkmıştı. İnsan ilişkileri böylece sürüp gidiyordu. Kimisi kendini yıldız sanır, kimisi de yıldız sandığının etrafında dönerdi fakat hepsi de birbirine çarpıp duran taşlardan ibaretti.

"Biraz daha bilgi istesem geri dönüşü olmayan noktayı geçer miyim?"

"Alt kademe silah takımıdır, buraya girmek için yabancı olmak, ailevi bir bağının olmaması ve birkaç kriter daha gerekir. Üst kademe beyin takımıdır ve alt kademenin aksine Avaryalı olmak şarttır. Birkaç eğitimden sonra üst kademe için uygun olursun."

Uysal önce "Kem yele direnirdi yedi tahtın çerileri / Gündüz süvarileri, gece piyadeleri," dizelerini okudu. Başbakanın hayrete düşmüş bakışları karşısında "Divan'dan," diye ekledi. Avarya'da Divan denildiğinde Berdâşe'nin Divan'ı anlaşılırdı.

"Yedi Avar Soyu masalında, yedi kralın yönettiği Avar ülkesinde iki ayrı asker sınıfından bahsedilir. Birisi atlılardır. At, kutsal olduğu için yalnızca bahadırlığını ve erdemliliğini kanıtlamış askerlere verilir. Güneş, atlıların kutsal ışığından feyz alarak doğar ve gündüzü getirir. Bu yüzden bu sınıfa 'gündüz süvarileri' denir. Güçlü, saldırgan, savaşmaya meyilli fakat kahramanlığın gerektirdiği ahlakı taşıyamayan kişiler de toplumdan uzaklaştırılarak asker olmaları için eğitilir fakat onlara at verilmez. Onlar, kendi başlarına bırakılırsa kötülüğe yönlenecek fakat disiplin altında bu güçleri iyiye çevrilen insanlardır. Yalnızca geceleri yürürler. Bu yüzden onlara da 'gece piyadeleri' denir."

"Edebiyatla bu kadar ilgilendiğini bilmiyordum," dedi Hakan. Çırılçıplak hissediyordu. Suratındaki yakalanmışlık ve şaşkınlık ifadesini silmeye çalıştı.

Avarya OyunlarıTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon