Düğün Günü

1 0 0
                                    


  Valeria'dan başka kimsenin öyle abartı bir heyecanı yoktu o gün, nasıl anlatayım... Valerian, işe giderken nasıl giyiniyorsa öyle giymişti damatlığını. Etrafı organize ederken öğrencilerine sözlü yapar gibi emir veriyordu işçilere (ve Aleksander'a.) Çiftin düğün fotoğrafları sabahtan çekilmişti, sabahtan beri orada olan birkaç insan vardı zaten. Russel, Aleksander, Fyodor, Parker ve Oliver'ın biricik asistanı Catherine. Parker ve Aleksander etrafı süslüyor, arada gülüşüyorlardı. Fyodor ve Russel ise diğerlerine kıyasla daha güçlü oldukları için eşyaları taşıyorlardı. Açıkça konuşmak gerekirse, Fyodor ve Russel'i aynı karede kürsü taşırken görmek ne kadar mümkün bilmiyorum ama biri çocukluk arkadaşının, diğeri kardeşinin hatrına yapıyordu her şeyi. Etrafın düzenlemesi öğlen 4 gibi bitti, Catherine dışında herkes evlere dağılıp takımları giydi. Valerian dışında her erkek (evet, parker dahil) siyah, Valeria dışında her kadın ise beyaz giymişti. Valeria'nın isteğiydi, ne kadar bu toz pembe düşünen kadına çoğu karakter sinir olsa da (hepsi depresif çünkü) Valerian'ın hatrına kimse aksi bir hareket yapmadı. 

  Russel, ne kadar sinirli olsa da bir şekilde Valerian'a gıcıklık yapabiliyordu. Erkekler arasında (damat olduğu için) tek beyaz giyen adam olduğu için Valerian'a gelin diyor, damadın yakınlarının ayrıldığı bölümle gelinin yakınlarına ayrılan bölümün tabelasının yerlerini değiştiriyordu. Valerian ne kadar sinirlense de gülüyor, arada karnına dirseğini çakarak oturtuyordu Russel'i. Aleksander ise, küfür ede ede 15 dakikada bir tabelaları düzeltiyordu.

"Russel bir daha şu tabelalar ile uğraş, seni köylü ananın yanına bizzat gönderirim. İki iş yaptın iyi ki, ne bu tavır! Hadi bana saygın yok, kardeşini de yoruyorsun." diye söylendi Aleksander, Russel'in duyduğunun farkındaydı. "Anamı bulursan haber ver bari." diye seslendi Russel, güldü. Parker, kutuları bırakacağı yerde dikilen Russel'i uyarmak yerine ayağının üstüne bıraktı, kutular ağırdı tabii, Russel yerinden sıçradı. "Ananı!" Ayağını kutunun altından çekmeyi başarsa da hala acıdığından bacağını tutuyordu. "Ah... Piç kurusu, yiyorsa gel lan yanıma!" Parker, gülerek omzuna vurdu ağabeyinin. "Arkandayım zaten, gevşek. Saçını kestir de etrafını gör." "Sen kestirdin de ne oldu?"

Bu aşırı içten kardeş kavgasını izleyen Valerian ve Fyodor, tiksinti içinde birbirine baktı. "Aynı evde büyüsek biz de mi böyle olurduk acaba?" diye mırıldandı Valerian. Fyodor, hiç tereddüt etmeden "Seni duvardan duvara vururdum." dedi.

Düğün başladı, yeminler edildi ve aşıklar öpüştü. Bir tane huysuz dışında herkes mutlu mutlu içkilerini içiyor, pasta yiyor ya da dans ediyordu. Bu alakasız insanlar normal şartlarda bir araya gelse kıyamet kopardı. Örnek vereyim, başka bir zaman olsa Fyodor ve OLiver'ı bırakın aynı masada, aynı mahallede tutamazdınız. Aynı şey Julya ve Parker için de geçerliydi. Gerçi onlarınki apayrı bir meseleydi. Biz gelelim huysuz Russel'a.

En yakın masaya oturtulan Russel, kendi konuşması için sıranın gelmesini bekliyordu. Yazdığı kağıda bakıyordu arada, şampanya yudumluyordu. Valerian ise, unuttuğu şeyin farkında bile değildi. Güya danstan sonra bir konuşma yapıp, Russel'a metnini okutacaktı. Unuttu bunları, karısıyla meşguldü. Russel, dansta da yalnız oturmayı planlarken cazibesi sebebiyle dansa kaldırıldı. Valeria'nın akrabalarından genç bir kadınla, sonra da Aleksander'la dans etti. Dans bittiğinden beri geçen her dakika Russel'ı iyice sinirlendiriyordu. En son, Aleksander Valeria'nın erkek kardeşiyle konuşurken yazdığı kağıdı arka cebine sıkıştırdı. Russel'i son kez Aleksander'ın arkasından geçerken Valeria'nın erkek kardeşi gördü.

Dans biteli 2 saat olmuştu, Russel'in yokluğu Valeria'nın gözüne battı. Sakince Valerian'ın yanına gitti. Val', Oliver'la muhabbet etmekle meşguldü. Valeria kısaca Russel'i görüp görmediklerini sordu, Oliver cevap vermese de Valerian hatırlamıştı şimdi sözünü. Ağzından ufak bir "Siktir" kaçtı, etrafa bakarak Russel'i aradı. Görünür bir yerde bulamayınca telefondan aradı.

Masasında oturan Aleksander, Fyodor ile konuşurken masanın üstündeki bir telefon çaldı. Aleksander, Russel'in telefonunu aldı, etrafta elinde telefon ile Russel'i aramaya başladı. Hiçbir yerde yoktu Russel. En son Valerian'ın yanına gitti. Valerian, Russel'in telefonsuz bir yere gitmeyeceğini düşündüğünden "eve giderken unutmuştur" diye düşündü. Aleksander, cebindeki kağıdı görünce anladı Russel'in kasten telefonunu bırakıp gittiğini. Ne kadar istese de konuşmayı yapmadı Aleksander. Sonuçta bu görev kendisine verilmemişti, değil mi?

Düğünden sonra evli çiftimiz balayına, şehir dışına çıkınca Aleksander yalnız kaldı evde. Russel her şeyini bırakıp gitmişti. Yanında elektronik cihaz falan taşımadığından bulamıyordu Aleksander. Endişeleri artıyordu. En son, resmi olarak kayıp ilan etti Russel'ı, karakolda aramalara başladılar. Bu aramalardan amirler, Aleksander ve Parker dışında kimsenin haberi yoktu. Oliver'ın sikinde değildi, Julya'nın da aynı şekilde umrunda değildi, Valerian karıcığıyla balayındaydı ve Fyodor Büyükelçiyle sevi- görüşüyordu. 

Arama çalışmaları ve ihtimallerin altından kalkamayacağını anlayan Aleksander, 2 hafta sonra (evet, Aleksander haber verene kadar hiç kimse fark etmedi) diğerlerine haber verdi. Oliver'dan gelen yanıt "Gebersin." kadar kısaydı. Julya, "İki aya kalmadan gelir." dedi, Fyodor ise dönüş yapmadı. Valerian'a kadar duyuldu olay, zaten az kalmıştı tatilleri, erken döndüler. Uçakta karısını cam kenarına oturtmuştu Valerian, karısı koluna sarılmış onunla muhabbet ediyordu. Valerian, karısının dudaklarından dökülen spesifik bir cümleye kadar kitabına odaklanmıştı.

"Çocuğa yazık oldu..."

"He-? efendim hayatım, duyamadım dediğini."

"Russel..."

  Valerian iç çekti.

"Yanında küfür etmeyi sevmiyorum hayatım, lakin o sikik herifin adını biraz daha duyarsam kendimi asacağım. Hangi... Hatta kimin deliğine girdiyse çıkar elbette. Eskiden hep yapardı bunu, üniversite yıllarım onu aramakla geçti. Ne zaman "gereksiz" hissetse  kaçıyor beyefendi."

"Demek ki hassas bir çocuk, Valerian. Biraz daha ince düşünmeniz gerekiyormuş."

"Ona ince düşünmeyi bırak, yağmurlu günde su bile haram. Artık bambaşka bir tarikata mı katılır, hapse mi girer, kokain mi satar, beni ilgilendirmez."

"Nasıl diyorsan Valeriy..."

Bu kısa konuşmadan sonra sessiz sakin geri döndüler, evlerine yerleşip beraber uyudular (¬‿¬ ).

Alexander davaların yarısını tahmininden daha hızlı çözüp kapattı, tek odağı Russel'dı şu an.

838 Words

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Nov 23, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

WritingsWhere stories live. Discover now