Düğünden Önce

3 0 0
                                    

Valerian, Aleksander ve Russel'dan oluşan muazzam grubumuz başka aktiviteleri olmadığı için bir mekana gittiler. Şık (ve lüks) bir restoran seçip, terastan şehri izlerken sohbet ediyorlardı. Siparişleri verdiler, sohbet ediyorlardı (şüpheli).

Valerian'ın elinden (tuhaf bir şekilde) telefonu düşmüyordu, ne kadar ilgisini çeken konulardan bahsedilse de kısa bir "Mhm." sesiyle geçiştiriyor, arada gülümsüyordu telefona bakarken. Russel, fark etmişti ve bu durumdan pek de memnun değildi.

"Aptal aptal sırıtma, millet deli sanacak." dedi sert bir tonda, başkası olsa alınabilirdi belki ama Valerian'dan bahsediyoruz. Russel'i babasından iyi bilen adam. Valerian.

"...biriyle konuşuyorum."

Valerian cevap verirken bile telefondan ayırmadı gözünü, son bir mesaj çekip telefonu masaya bıraktı.

"Yine de haklısıın... Sizi çok boşladım."

Sohbet biraz daha döndü, yemekler gelince de bir yandan sohbet edip konuşuyorlardı. Valerian bir an duraksadı, karşısında oturan iki adama baktı.

"Beyler, biraz geç oldu ancak söylemem gerekirdi... Ufak bir olay zaten."

Aleksander merakla başını kaldırdı, Russel yemeğini yerken yüzüne bakmadan dikkatini Valerian'ın diyeceklerine odakladı. Oliver veya Fyodor'dan haber bekliyorlardı sonuçta, bir şey mi oldu ki? Umarım Oliver ölmüştür.

"Evleniyorum."

Russel'in ağzındaki lokma boğazına kaçtı. Öksürürken zar zor şarabından birkaç yudum alıp kendine geldi.

"NE?"

"Senin adına sevindim, Val'. Ne zaman tanıştınız?"

Aleksander, barışı sağlamak adına dirseğini Russel'in kaburgasına geçirdi. Valerian konuştukça Russel'in içinde tuhaf bir huzursuzluk ve sinir oluşuyordu.

"Adı Valeria... Daha i-"

"Kadın mı?" (Russel kaşlarını çattı, iyice afallamış bakıyordu.)

"... Elbette kadın. Her neyse, iki aydır konuşuyoruz. Meğersem boşa yaşıyormuşum... Öyle anlatayım."

"2 ay çaktığın kadınla evlenilir mi, e davar? Şimdi sırası mı?"

"Russel! Bu kadar belli etme kadın eli tutmadığını. Sen devam et..." (Aleksander araya girdi, kavgaya başlarlarsa ayıramayacağını biliyordu çünkü.)

"...Her neyse. Zeki bir kadın, sizden de bahsettim. Tanışmak istiyor. Haftaya düğün yapacağız. Sizi de bekliyorum. Özel konuklarım olacaksınız."

"Elbette, geliriz. Değil mi Russ?"

Russel sinirle ayağa kalktı, hesap kadar parayı cebinden çıkartıp masaya koydu ve mekandan çıktı. Ilk başlarda Aleksander birkaç kez ayağa kalkıp onu durdurmayı denedi.

"...Boşuna uğraşma. Illa ki gelecek."

...

Russel, ortak kaldıkları eve gitti. Sinirden titriyordu, etrafı dağıtsa dayak yiyeceğini bildiğinden bir eliyle diğrini bastırıyordu. Yüzü kıpkırmızıydı, dişlerini iyice gıcırdatmış, etrafa kızgın köpek gibi bakıyordu. Bir anda geçti siniri, titremesi kalsa da en azından kıpkırmızı değildi... ve köpek gibi bakmıyordu. İçine bir ağırlık düştü, halsizleşti bir anda. Üstünü çıkartıp altındaki kot pantolonu çıkartmadan yatağına bıraktı kendini, gözlerini kapattı.

Uyandığında çoktan gece olmuştu, 3-4 civarıydı. Valerian odasını topluyordu (geçen hafta Oliver ile kavga ettiğinden beri odadaki hiçbir şeyi ellemeden dağıtmıştı.). Russel kafasını kaldırdı, odadakinin kim olduğunu çıkarmaya çalışıyordu uyku sersemliğiyle.

"Val'...?"

"Uyanabildin sonunda. Konuşacağız, siktir git yüzünü falan yıka. Konyak da içirebilirim."

Russel sırtını döndü.

"Lavanoya gitmekle mi uğraşacağım...? Konyak getir bari."

"Tembel."

Valerian masadan Konyak şişesini kapıp nazikçe Russel'a verdi. Bizim davar da elinden kaptığı gibi kafaya dikip 2-3 yudum aldı. Ağzından akanı da yakasıyla sildi.

"Yavaş iç boğulacaksın."

"Ne diyecektin, konuş."

Valerian yatağın ucuna oturdu, bir yandan camdan dışarı bakarak konuştu.

"Russel... Bilincim açıldığından beri tanıyorum seni. Dalga geçeceğini bilsem de ben üstümdeki yükü atıp gideyim. Benim için gerçekten değerli bir adamsın Russel. Ne kadar şu an... Hislerin karmaşık olsa da. Zor bir zamandan geçiyorsun... Geçiyoruz... Geçeceğiz, bitecek hepsi. Ne kadar kendini sakladığın o tuğla duvara saklansan da ben özünü biliyorum Russ. Ben seni hayatının her aşamasında gördüm, ve sen de beni gördün. Şimdi, izin ver de bu döngüyü kırayım. Önemli bir karar verdim, sevdim işte birini. Hayatta hissettim Russel... Evlenme düşüncesine (kim olursa olsun) karşı olduğunu biliyorum, ancak yalvarırım bozma bunu. Seni düğünümde sağdıç olarak görmek istiyorum Russel."

Russel afallamıştı bu uzun konuşma karşısında. Yerinden doğrulmuş, yanağını eline yaslamış konuşmasını dinliyordu. Tuhaf hissediyordu, istese de istemese de kabul edecekti... Yine de o kadın her kim ise görmek istemiyordu. Tanışmak, o kadar insanın önünde yıllardır tanıdığı adamı ve karısı olacak kevaşeyi övmek...

"...nasıl istersen. Batırırsam kızmayacaksın ama."

"Düğünün ortasında soyunmadığın sürece kızmam."

Russel güldü, avuç içiyle Valerian'ın omzuna vurdu. Gülmesi yavaşça soldu, olduğu yerde yorganına bakıyordu şu an. Fazla tepki verdiğini restoranda ayağa kalktığı an fark etse de normal gelmiyordu işte. "Gözleri Islandı"

"Ağlayacak bir şey yok Russel. Her şey eskisi gibi devam edecek... sadece akşamleyin kendibevimde olacağım."

"...eve sarhoş geldiğimde kim beynimi sarsıp kusturacak?"

"Russ... Yapma böyle. Sanarsın başka arkadaşın yok. Aleksander var işte."

"...o bağcık bağlayamıyor daha, bana mı bakıcak?

(Devam Ediyor)

WritingsWhere stories live. Discover now