Sır

0 0 0
                                    

Büyükelçi Novikov, birkaç metreden izleyen sivil korumalarıyla istasyona girdi. Saçını ık bırakmış, maske takmıştı. Normalde nefret etse de tişört ve eşofman giyerek çıkmıştı dışarı. 5 dakika sürmeyen bir beklemenin sonunda Petersburg'dan tren geldi. Tam önündeki kapı açıldı, dağılmış bir örgüsü olan adam indi. Elinde valiz ya da çanta yoktu. Kablolu kulaklığıyla müzik dinliyordu. Telefonu ön cebindeydi, onun da maskesi vardı. Üstünde bol bir kapüşonlu, altında ise kapri vardı. O da sevmiyordu böyle giyinmeyi, Büyükelçi Novikov'u gördüğü gibi kollarına atladı, sarıldılar. Novikov sesinden tanınmamak için konuşmuyordu, işaret diliyle hal hatır sordular. Sonra sıradan bir arabayla Büyükelçi'nin dağın tepesindeki villasına gittiler. Fyodor, yani örgülü adam, eve girdikleri gibi maskeyi çıkarttı ve uzun uzun nefes aldı.
"Anam ağladı resmen! Neyden yapıyorlarsa maskeleri, nefes alamıyorum!"
Novikov güldü, sakince maskesini çıkartıp çöp kutusuna attı.
"Eşofmanla gezmek de bir o kadar rahatsız ediciydi."
"Bakan olmuştur."
"Fyodor, geleli beş dakika olmadı ve sen ilk bel altı şakanı yaptın. Yapmadan olmuyor değil mi?"
"Ne ya? Saklaması zor olur senin için. İltifat bunlar."
İki adam da (biri büyükelçi, diğeri ajan) bu tuhaf (bana kalırsa çocuksu) şakaya güldüler, Fyodor duş almak için üst kata çıktı. Duştan sonra yeni alınmış ev kıyafetlerindne giyip aşağı indi, yemek yapmakla uğraşan Novikov'un arka cebinden sigara paketini cepleyip bir sigara çıkardı, geri yerine koydu.
"Ses çıkmasa fark etmem, kalabalık yerde rahat kulllanırsın bunu."
"Hastaneden nasıl kaçtım sanıyorsun?"
"Onun hesabını sonra sorarım... Trende yasak mı?"
"Evet, yoksa senin içtiğin kontes sigarasını mı içerdim? El koydular."
"4 saat sigarasız kalmışsın alt tarafı. Abartma."
"İstasyonda içmek de yasak."
"Ne güzel! Altı saat yeni rekorun. Şunu bozmayalım, benim aklıma daha iyi bir fikir geldi."
Tencereyi ocaktan alıp üstünü bir havluyla örttü, ellerini yıkayıp önlüğünü çıkarttı. Fyodor'un elindeki sigarayı kendi dudaklarının arasına sıkıştırıp dedesi yaşındaki çakmakla yaktı.
"... Stepan napıyorsun?"
Novikov, dumanı birden Fyodor'un yüzüne üfledi, fyodorun hem gözleri yandı, hem de öksürdü.
"Hala sigara içmek istiyor musun?"
"... Kalsın."
"Bir saat dayan, balkonda pipo içeriz."
"Gerçekten mi?"
"Belki kart da oynarız."
Novikov -Pipo ve kartı sevdiğini bildiği için- bu teklifi sundu, Fyodor'un da reddetme gibi bir niyeti yoktu tabii. Novikov yemek yapmakla meşgul olduğundan kütüphaneye gitti, koltukta gözlerini dinlendirdi. Daha sonra aklına kemanı geldi, sakladığı yerden çıkartıp akorunu yaptı. Stepan'ın yazdığı bir parçayı çaldı, keman eskidiğinden teller cızırdıyordu, ancak Fyodor'un hoşuna gitti.
Yaklaşık 2 saat çaldıktan sonra mutfağa gitti, yemek hazır olmuştu bile. İki adam sakin sakin yemeklerini yediler.
Yemekten sonra Stepan birkaç telefon görüşmesi yaptı ve söz verildiği gibi balkona geçtiler. Beyaz şarap ve pipo eşliğinde kart oynadılar.
"Ah, Fedya, söylemeyi unutuyordum."
Novikov cebinden katlanmış bir kağıt çıkarttı.
"Gözaltına alındın. 3 günlük ev hapsiyle birlikte."
Fyodor, ağzı hafif aralanmasına rağmen kartlarına bakmaya devam etti. Kaşlarını çattı.
"Cezaevine yatayım da rahatlasın педик."
"Cezanı ödedim. Normalde 2 ay hapis istenmişti."
"Ee? Neden gözaltındayım o zaman?"
"Ben öyle istiyorum. Başın belaya girmedikçe bana ayıracak vaktin olmuyor. Ben de o vakti yarattım işte. Bu ay benimlesin, kaçışın yok."
Fyodor, hala kartlarına bakmasına rağmen şaşırmıştı, hatta biraz sinirliydi.
"Stepan! Tanrı aşkına, Russel bekleyecek beni!"
"O zaman Russel ödesin hapis borçlarını. Onun nişanlısı mısın yoksa? Kim bilir, belki bu yüzden adını kullanmaya başladın... Değil mi Ludmil?"
Fyodor'un gözlerini kartlardan ayıracak o ses sonunda gelince, gözleri fal taşı gibi açıldı. Stepan'a baktı.
"Ne? Ludmil mi?"
"Acaba diyorum... karşımdaki adam hangisi? Fyodor Rekav mı, Ludmil Ulyetov mu?"
"Stepan ne saçmalıyorsun sen? Benim işte, Fyodor Nikolayoviç."
Fyodor, artık şaşkınlık ve sinirden elleri titreyecek hale gelince, kartlarını düşürdü, korku içinde Stepan'a baktı.
"Ludmil'i kimden öğrendin?"
"Öğrendim bir şekilde... Beste yazarken dikkatli ol."
Fyodor, bir hışımla ayağa kalktı.
"Besteleri mi okudun?"
"Çaldım. Piyanoda yani."
Fyodor, artık sinirden gülme aşamasına gelince kadehi aldığı gibi kaldırdı. Ne yapacağını stepan önceden bildiğinden bileğini tuttuğu gibi sertçe çevirdi, daha sonra Fyodor'u duvara itip bileğini kırmaya yakın bir kuvvetle büktü.
"Anlatmak için bir ayın var, Fyodor."

WritingsOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz