19. BÖLÜM

297 97 7
                                    

"Şu masayı da siler misin Arsen?"

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"Şu masayı da siler misin Arsen?"

Mutfağa doğru giden Melih'in gösterdiği masaya ilerledim. Üzerindeki çöpleri poşete doldurup cebimden bezi çıkartıp sildim. Sandalyelerini de düzeltip kasanın arkasına geçtim. Kenarda, köşede çöp var mı diye bakındım ancak yoktu. Poşetin ağzını bağlayıp içeriye, mutfağa, doğru seslendim.

"Çöpü atmaya gidiyorum!"

Melih, mutfaktan çıkıp başını onaylarcasına salladı. Gülümsedim ve kafeden çıktım. Saat sabahın sekiziydi. Birazdan kafeyi açacaktık. Çöpü, kafenin sağındaki sokakta duran çöp konteynırına atıp sokaktan çıktığımda karşı yoldan gelen Beyza'yı gördüm. Gülümseyerek bana doğru elini sallamıştı. Aynı şekilde karşılık verdim.

"Günaydın." dedi boynundaki atkısına sinerken "Hava çok soğuk."

Yanakları ve burnu kızarmıştı. Üzerinde kalın bir mont, başında siyah bir bere vardı. Siyah küt saçlarının uçları berenin altından görünüyordu. Ben onun kadar üşümesemde hava soğuktu gerçekten de. Kış yaklaşıyordu.

"Hadi içeri geçelim" dedim kafenin kapısını açıp onun için tutarken. "Sıcak bir kahve iç, ısınırsın."

"Aklımı okudun." dedi fikrimi beğenirken. Gülümseyerek içeri geçti.

"Günaydın!" dedi Beyza Melih'e doğru. Ardından arkaya giyinme odasına doğru ilerledi.

Üç hafta olmuştu. Bu dünyaya adımımı attığım andan beri üç hafta geçmişti çoktan. İki haftadır kafede çalışıyordum. Balodan sonra işe başlamıştım. Balo sabahı ne kadar yorgun olsam da kalkıp kafeye gelmiş ve işe başlamıştım. Ancak alışmıştım artık. Zorlanmadan kalkıyor, kafeye geliyordum.

"Üç kahve yapıyorum o zaman." dedi Melih üç tane bardak çıkartıp makineye yönelirken.

"Bana yapma." Dedim sırtımı kasanın yanındaki duvara yaslarken.

Bir tane bardağı geri yerine koydu.

"Nasıl gidiyor akademi?"

Melih bardaklara sütü doldururken başını kaldırıp sorarcasına yüzüme baktı.

Omzumu silktim. "İyi, galiba."

Güldü ve bardaklara biraz da su eklerken devam etti "Sınavlarınız başladı mı?"

"Hayır" dedim gözlerim kafenin dışına karşıda, köşedeki çiçekçiye doğru dalarken. Yeni açılıyordu.

Alçin ve Sema muhtemelen uyuyorlardı şimdi. Sabah yemekhanede yalnız başıma kahvaltımı yapmıştım. Kızlar, özellikle de Alçin, başta çalışmak istememe pek sıcak bakmamışlardı. Alçin, babasının bana para konusunda yardımcı olacağını da söylemişti. Hatta ilk günler sürekli şehre inip kafeye gelmişlerdi. Ama hem Nisa hanımı hem de çalışanları tanıdıkça çalışmamı desteklemeye başlamışlardı.

Ay ve GüneşWhere stories live. Discover now