5.BÖLÜM

532 191 259
                                    

Aynı rüyadaydım yine

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Aynı rüyadaydım yine. Öldüğüm, Alçin ile bana benzeyen çocuğun konuştuğu, taht odası... Bütün sahneler yavaşça gözümün önünden geçti hep olduğu gibi. Anlamadım ne konuştuklarını yine. En son sahne de bittiğinde uyanmayı bekledim. Ama uyanmamıştım. Kalbim hızla çarpmaya başladı. Bu seferki rüya bitmemişti.

Daha önce görmediğim bir yerdeydim. Bulunduğum yeri incelemeye başladım. Büyük bir kapının önünde duruyordum. Kapı, demir parmaklıklardan oluşuyordu ve fazla büyüktü. Tam ortasında yarım Güneş ve Ayın hilal halinin sembolleri vardı. Kapının ardında görebildiğim kadarıyla büyük bir bahçe uzanıyordu. Sonu yok gibiydi. Üzerime baktım. Beyaz sade bir elbise vardı ve eteği yere kadar değiyor, hafifçe esen rüzgarla arkaya doğru salınıyordu. Saçlarım açıktı, rüzgarla o da uçuşuyordu arkama doğru. İstemsizce kapıya doğru adım attım ve kapıyı iki elimle itip açtım. Kapı, hiç zorlanmadan yavaşça iki yana doğru açıldı. Bahçenin içine doğru ilerlemeye devam ettim. Kocaman ağaçlar gökyüzüne doğru uzanıyordu. Rengarenk çiçekler her yerdeydi. Biraz daha ileride yeşilin her tonunu içinde barındıran bir göl vardı. Göle doğru ilerledim. Rüzgar hafifçe esmeye devam ediyordu. Şimdi gölün kıyısında duruyordum. Yansımama baktım. Göz rengim ilk kez gördüğüm bir renkteydi. Açık mavi gözlerime yeşiller karışmıştı. Aslında çok güzellerdi.

Gölün kenarında duruyordum çünkü daha fazla ilerlersem göle girmek zorunda kalırdım. Ne kadar derin bilmiyordum. Ancak ilerlemek, suyu tenimde hissetmek istiyordum. Bu yüzden yavaşça adımımı attım suya doğru. Ve suyun içinde gölün ortasına doğru ilerlemeye devam ettim. Artık su boynuma geliyordu. Üzerimdeki elbise ve saçlarımın yarıdan fazlası suyla birlikte dalgalanıyordu. Durmadım.

Artık tamamen suyun altındaydım. Nefesimi tutmuştum. Gözlerimle etrafı taradım. Burası çok güzeldi. Büyüleyiciydi. Parlak, rengarenk taşlar gözlerimi kamaştırıyordu. Etrafımda dönüp hayranlıkla onları izledim. Küçük bir balık sürüsü yanımdan hiç çekinmeden geçip gitti. Bu görüntü çok güzeldi. Kaç saniyedir suyun altındaydım bilmiyordum ama nefes alma ihtiyacı hissetmiyordum. Sanki nefesimi tutmasam bile rahatça durabilirdim suyun içinde. Ani bir cesaretle nefesimi verdim. Nefesimin daralmasını bekledim ama olmadı. Suyun altında nefes alabiliyordum.

Yavaşça daha derine yüzmeye başladım. Aynı zamanda da yanından geçtiğim taşları inceliyor ve ben dokundukça değişen renklerini izliyordum. Suyun tabanı yok gibiydi. Sonunu göremiyordum. Derine doğru yüzdükçe parlayan taşlar azalmaya başladı. Artık hiç taş yoktu. Her taraf kapkaranlık olmuş, az önce zarif bir şekilde etrafta yüzen balıklar kaybolmuştu.

Karanlık her yanımı sarmıştı. Kafamı kaldırıp yüzeye doğru bakmaya çalıştım. Parlak taşların ışığı da kaybolmuştu. Suyun altında hiçliğin ortasında yüzüyordum sanki. Kalp atışlarım hızlandı. Korkmaya başlamıştım. İlk önce kılıçla öldürülmüştüm şimdi de boğularak mı ölecektim? Ama nefes alabiliyordum hala. Sakinleşmeye çalıştım. Yüzeye doğru yüzmek istedim ama yapamadım. Sanki artık nasıl yüzüleceğini de bilmiyordum.

Ay ve GüneşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin