fourteen ~ strawberry cake

10 1 4
                                    

Chisa gözyaşlarının akmasını bir türlü önleyemedi. Ağlamaktan tamamen şişmiş olan gözleri artık ağrımaya başlamıştı. Şu son iki gündür her dakika ağlıyordu, en yakın arkadaşını kaybetmişti. Bu çok acı bir şeydi, yediği hiçbir şeyden tat alamıyordu, hatta yemek bile yiyemiyordu ki. 

Kendini kapattığı odadan günler sonra dışarı çıktı. Kapı çalıyordu ve evde ondan başka açacak kimse yoktu. Solgun yüzüyle açtı kapıyı, bir kurye duruyordu karşısında. Elindeki küp şeklinde küçük kutuyu Chisa'ya uzattı. Anlam veremediği şeye bakarken şaşkındı, bir şey almamıştı ki. Bunu kim göndermiş olabilirdi?

Güç kalmayan kollarını kaldırıp aldı kutuyu. Sanki, bu bir pasta kutusuna benziyordu ama emin de olamadı. Aldığı kutuyla odasına ilerledi ve yatağına oturdu. Açmaya çalıştı fakat bu biraz zordu, parmakları titremekten başka bir şey yapmıyordu. Sonunda başardığında küçük çilekli bir pastayla karşı karşıyaydı. Bu onun en sevdiğiydi ve bunu bilip yollayabilecek tek bir kişi vardı, o da Jurin.

Tekrar oluk oluk akmaya devam etti yaşlar yanaklarından. Pastayı kutudan çıkarıp masanın üzerine yerleştirdiğinde kutunun içerisinde iki kağıt farketti. Bir not mu yazmıştı yoksa. Hayır hayır bunu okuyacak gücü yoktu, yapamazdı. Ama kendine engel olamadı. Parmakları arasındaki kağıdı ters çevirdi, haykırarak ağlamasına neden olabilecek kadar onu mahveden şeyle karşılaştı. Jurin'in son anını çektiği bu fotoğraf kalbinin teklemesine neden oldu. Bıçak gibi batan sızı yüzünden yutkunamadı, boğazları kurumuştu. Neredeyse yırtılacak gibi bir his bırakırken boğazındaki yumrunun geçmesi için yutkundu fakat geçmiyordu, geçmeyecekti de.

Titreyen parmakları arasındaki fotoğrafı yatağın üzerine bıraktı, diğerini aldı eline. Bu bir nottu, Jurin'in Chisa'ya yazdığı son not. Kafasını yukarı kaldırdı ve derin bir nefes almaya çalıştı. Ciğerlerindeki doluluk hissi yüzünden titrek bir soluk almış, titreyen dudaklarına engel olamamıştı. Tekrar önüne eğildi ve tutmakta zorlandığı kağıdı gözlerine yaklaştırdı. Şişkin göz kapakları yüzünden yazıları göremiyordu. Belki de okumamalıydı. Ama çoktan ilk cümlesine başlamıştı bile.

'Sevgili Chis

Aslında sevgilim demeyi tercih ederdim ama olmadı, beni fark etmedin. Seni deli gibi sevdiğim çok açıkken hiçbir şeyi görmedin. Bana başkalarından bahsettin, canımın ne kadar acıdığını hissedemedin. Sana her bebeğim dediğimde bunu en içten şekilde söylediğimi anlayamadın, sen bana bebeğim dediğinde çığlıklar atarak mutlu olduğumu hiç görmedin. Senin için her şeyi yaparım diye düşünüyordum biliyor musun ve şimdi yapıyorum da. Senin için, asla gerçek olamayacak birlikteliğimiz için kendimi feda ediyorum. Ama gitmeden önce tek bir şey isterdim, ilk ve son kez dudaklarının tadına bakabilmeyi.

Seni seviyorum, kalbim tamamen sana ait ve hep öyle kalacak. Sen de şimdi en sevdiğin şeyi yap hadi, senin için aldığım çilekli pastanın tadına bak. Belki her zaman yediğimiz yerdeki gibi güzel olmayabilir ama idare etmek zorundasın.'

Gözyaşlarıyla boğulacak derecede ağlamaya devam etti. Öyle acı veriyordu ki şu küçük mektup, biri kalbine bir bıçak sokup çeviriyordu adeta. Haykırışları boş evde yankılandı uzun bir süre. Acısı da kalp ağrısı da geçecek gibi değildi. Her şeyin sorumlusu kendisiymiş gibi hissetmekten alıkoyamıyordu kendini.

Jurin'in psikolojik sorunları olduğunu biliyordu ve bir kez intiharın eşiğinden dönmüş olduğunu daha evvelki gün, cenazesinde öğrenmişti. 'Sana ihtiyacım var' dediği anda onu reddettiği ana gitti düşünceleri. Nasıl ona bu şekilde karşılık vermişti? Neden her zamanki gibi sorunları birlikte çözme önerisi sunmamıştı? İnsan birini ne kadar çok severse sevsin, ona zarar gelmesin diye ne kadar uğraşırsa uğraşsın, bir gün her şey tepetaklak olabiliyordu demek ki. Ama hala tüm sebebi kendisiydi, en yakınına o şekilde karşılık vermiş olması çok büyük bir kayba meden olmuştu. Ona karşı söylediği her kelimeye lanet etti. Ölmeyi hak eden Jurin değil, kendisiydi.

*12.9.23*

ꜱᴛʀᴀᴡʙᴇʀʀʏ ᴄᴀᴋᴇ ~ ᴄʜɪᴊᴜ [chisa & jurin] xɢWhere stories live. Discover now