Hakan'ın içinden birden laubalileşmek geldi. Avamca bir şaka yapmak, "Altı aylık. Üç aya doğuruyorum kısmetse," tarzı bir şey söyleyip ardından kahkaha atmak istedi. Sinirleri bozuktu. Somut yeni bir olay olmamasına rağmen sezgileri korkunç günlerin kapıda beklediğini söylüyordu.

"Hamur işi yemeseniz daha iyi olabilir. Size ihtiyacımız var."

"Kerem..." dedi içini çeken başkan. "Öyle bir haber getiriyorsun ki ben bunu yiyeceksiz kaldıramam. Bu yaştan sonra sigaraya mı başlayayım? Hayat, ruh halimizin canına okuyorsa biz de karşılık olarak bedenimizin canına okuyoruz. Bütün bağımlılıkların kaynağı budur. Eee, Kurtuluş Bey, Gece Piyadeleri'ni nasıl öğrenmiş?"

Kuşlar, Hakan ile Kerem'in Gece Piyadeleri'ne taktığı ve güvensiz ortamlarda kullandıkları lakaptı. Bu oda ise bu sabah görevlilerce kontrol edilmiş ve "temiz" olduğu, dinleme cihazı bulunmadığı anlaşılmıştı.

"Geçtiğimiz Perşembe, Kurtuluş Bey, Bakkal Rüstem'in evini tutmaya kalkmış."

"Nasıl yani? Jenna kalmıyor muydu orada?"

"Evet," dedi emekli avukat. "Oğlu lise sonda ya, onun için tutacakmış güya... Hem ders çalışsın hem de üniversiteden önce ayaklarının üzerinde durmayı öğrensin diye. Kurtuluş Aslan'ın oğlu, Jenna'yla karşılaşmış. Daha sonra evi tutmaktan vazgeçmişler."

Hakan derin bir nefes aldı. "Belki de sadece oğluna ev arıyordur. Şairhanım Varnata'nın en ucuz ilçesi, biliyorsun. Bence tesadüf ama tabii ki önlem almalıyız."

"Çocuk VASOBİL'de okuyor. Okul da ev de Akıncı'da, Şairhanım'a iki saat uzaklıkta. Varnata'nın kuzeyinde yaşayan birinin, güney ilçesinden bir ev tutması mantıksız. Aradaki fiyat farkı yol parası ve zaman kaybına değmez."

Başkan bir süre düşündü ve yüzündeki ifade değişti.

"Ne oldu?" dedi Kerem.

"Yeğenim... Aslı... Geçenlerde Kurtuluş Bey'den Boran Saraçoviç için yardım istemişti. Rüstem'in evinde kalıyordu Boran."

Kerem düşünürken Hakan sözlerine devam etti.

"Aslında, Kurtuluş, Gece Piyadeleri'ni isim olarak biliyor. Yıllar önce sadece kafamda bir tasarı halindeyken ona bahsetmiştim. O zaman yakın dosttuk. Aramıza siyaset girmemişti. En iyisi ona piyadeleri anlatayım."

"Lütfen, böyle bir şey yapmayın!" dedi Kerem. Kaşlarını kaldırmış, alnı çizgilerle dolmuştu.

"Kuş kokusu alan bir kediyi durduramazsın. Onun merakını dindirmemiz lazım, yoksa yerinde durmaz. Ülke güvenliği için gerekli bir oluşum olduğuna onu ikna edebilirim ki gerçekten de öyle. Yasa dışı bir birim ama birilerinin yasal bir şekilde ülkeyi mahvetmemesi için gerekli."

Emekli avukat sessiz bir itirazla dudaklarını ısırdı.

"Jenna derhal o evden ayrılmalı," diye ekledi Hakan. "Belediyeyi de arayayım, Rüstem'in evine yıkım kararı versinler. O perili evden bir kurtulalım, değilse başımıza iş açılacak."

Bu sırada çalan zil, ağ gibi beynini saran düşünceleri böldü. Hakan'ın sipariş ettiği kuru pastalar gelmişti. Çay ocağını arayıp büyük bardakta iki çay istedi. Masanın kenarında katlı halde duran günün gazetesini aldı ve göz gezdirdi. Henüz fırsat bulabilmişti, önce toplantı, sonra hesapta olmayan gizli görüşme derken... Sürmanşetteki haberi okuyunca önce şaşırdı. Sonra kahkaha attı.

Kahkahası dinince gazeteyi Kerem'e doğru uzatıp haberi gösterdi. Taylan Karayel, dün kimliği meçhul birileri tarafından kaçırılıp serbest bırakıldığını iddia ediyordu. Gazetecilere "Fidye istediler. Parayı sonradan ödeyeceğime söz vererek ellerinden kurtulabildim. Eşkıyaları bulması konusunda Avar adaletine güveniyorum." demişti.

Avarya OyunlarıWhere stories live. Discover now