Bölüm 18

1.3K 98 3
                                    

     "Siz insanları kendiniz gibi yapabilir misiniz?Hani şu kitaplardaki gibi..." Ellerini bir kurt ağzı gibi yapıp Saul'e doğru omzundan ısırır gibi hareket yaparken "ısırarak dönüşme olayı" dedi ve önündeki şaheser peynir tabağından bir parça Brie alıp ağzına götürdü. Konuşmaları o kadar doğal ilerliyordu ki Alya hayatının romanlara konu olabilecek şekilde ilerlemeye başladığını hissetti. Aklından geçen yaşadıklarını telefonuna notlar halinde alıp küçük bir hatıra defteri olarak tutacaktı. Hayatının hiç bir anını  yazıya dökmeyi sevmese de aslında kitaba konu olacak bir an yaşamıştı en basiti gerçek eşi tarafından reddedilmiş bir insandı. Ve şu anda bulunduğu durumdada kendine kurt adam bir sevgili yapmış onunla aralarında işaret bağına sahiptiler.

      "Tüm bunları kitaplardan mı öğrendin Alya" Saul sorusunu sorarken ağzına bir adet yeşil zeytin atıp Alyanın gözlerinin içine bakıyordu hayretle. Alya gülerek başını küçük bir yavru köpek gibi onaylarcasına salladı "İnanamıyorum bu denli şeylere kadar biliyorlar"

     "Ne yani bir kez olsun türünüzden bahseden kitaplardan okumadın mı? Yapma Saul buna inanmam" Alya hayretler içindeydi  kesinlikle beraber olan bu yolculukları onun hakkında bildikleri doğru ve yanlışları eğlenceli halde öğrenme şansına ulaşacaktı.

      Alya birazda gerçek şahsi sorular sormak isteyerek "Ne işle uğraşıyorsunuz? Yani insanlarla karışmanız yasak ya. Yaşamınızı nasıl sürdürüyorsunuz?" diye konuyu değiştirdi. Yemek yedikten sonra iki saatlik yolculuktan sonra Saul'un ailesiyle tanışacaktı ve haklarında hiçbir şey bilmiyordu. "Şu anda annemin yürüttüğü yedi nesildir işlettiğimiz bir el yapımı Ravyoli yapıp sattığımız bir şirketimiz var. Babamın ise yönettiği bir kaç ayrı yerimiz daha mevcut. Hem sürümüzdeki insanlarımıza iş olanağı sağlıyoruz hem de ekstra sürümüze gelir elde ediyoruz. Ha birde İnsanlardan uzak yaşamıyoruz güzelim sadece  seninle olan özel bağlarla bağlanmıyoruz ve kendimizi açık etmiyoruz" dedi göz kırparak. 

     "Sen hangi işle meşgulsün burada? Hani abin var ikizin var her birinize bir iş düşmüştür herhalde." Alya aklına ilk gelen soruları hiç düşünmeden Saul'e sormaya başlamıştı. Çok hızlı yaşadıkları bu bir kaç haftada onu tanımak için hiçbir çaba göstermemişti. Çok kötü bir karakter olmuştu. Değer verdiği adam hakkında daha çok şey bilmeliydi. "İşte orda çok karışığız" deyip güldü Saul ama bu gülücük hem komik hem de sanki içerlerde bir yerde kırgınlık saklıyordu. "Kimsemiz istediği yerde görevlendirilmedi. Mesela abim o okuyup doktor olmak istedi. Sürünün doktoru olup Napoli de Likanlar için hizmet veren bir hastane yönetmek hayaliydi ama şu anda babamın isteğiyle Uluslar arası ticaret okudu ve üzüm bağlarımızın başında şarap üretim tesislerimizde" "Peki ikizin? Seni sona bırakıyorum pikaçu" Alya ortamı yumuşatmak istedi çünkü ortamın atmosferi değişiyor gibi hissetti. "Onu hiç sorma o tam bir oburdur. Gastronomi okuyup annemin yanında çalışmak istedi ama bir bakalım ne oldu?" Saul'un yüzündeki gülücük çok fazlaydı eğlenmişti bu durumdan "Babam onu Savunma bilimleri ve milli güvenlik enstitüsüne gönderdi. Şu anda sürümüzün savunma ve güvenliğinden sorumlu ikinci adam olarak görev alıyor."

 "Sen ciddi misin?" 

"Ciddiyim tabi. Bende en küçük doğan olduğum için annemin yanında çalışmak bana kaldı" dedi gülerek. 

     Alya'nın gözünün önüne bir anı gelmişti. Mutfağında Saul elinde tava yerdeki yağları siliyordu. "Sen bir yumurta bile kırıp pişiremezsin" elinde olmadan kahkaha atmıştı. Gülüşü oturdukları restoranda ilk çok sesli olsa da sanki insanlar böyle bir ses yüksekliğini bekliyordu ki kendileri de seslerini yükseltmeye başladılar. Kahkahalar hoş sohbetler ve arada bir masadan başka masaya güzel sohbetlerin başlaması Alya'nın tabiriyle curcunaya dönüşmüştü. "Sanırım en önemli şeyi sormayı unuttum ben" Alya mahcup gözükmek istese de şarabın verdiği hoş rahatlıkla becerememişti. 

BENİMTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon