✨ BÖLÜM 13 ✨

19 13 0
                                    

Eser Puslu:

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Eser Puslu:

Hülya'nın nereye gideceğini biliyordum. Anılarını canlandırmayı seven biriydi. Bir kişiyi ve bir şeyini kaybettiğinde nereye gideceğini biliyordum.

Yetimhaneye vardığımdaysa direk aklıma onunla olan anılarım firar etmeye başladı. Onu ilk gördüğüm, oyun oys,6nadığımız, kavga ettiğimiz, Ahmet'i ne işler çevirdiğini öğrendiğim zaman ve onun gidişi...

Beni umursamayışı...hep kendimi avutmuştum. Yaşadığı olay sebebiyle böyle olmuştur diye. Ama yinede insanın içi acıyordu. Beni unutmuştu...

Ama Ahmet'i yada arkadaşlarını unutmamıştı. Aslında ona önceden yaşadığımız herşeyi anlatmak istiyordum. Fakat o olaydan sonra bize yaptıkları bilgilendirmeden sonra ona böyle bir şey yaparsam zarar geleceğinden korkuyordum. İşin aslı en yakın zamanda bir bahane bulup onu doktora götürmek istiyordum. Tabii o sebebini bilmeyecekti...ve eğer gerçekten bunlar doğruysa yola devam edecektim. Ama doğru değilse ve ortadan bir şeyler çıkarsa... Kaybettiğim yılların hesabını soracaktım...bizim Hülya'yla yarım kalmış bir geçmişimiz vardı. Ve bunları ona teker teker hatırlatacaktım.

Şüphelendiğim şeyler kesinliğe ulaşmadan o işe dalan biri değildim. Belki Ahmet'e öyle yapmıştım diye düşünmeden edemesemde sinirimi yutacak biri lazımdı.

Yetimhanenin kapısına vardığımda kapıdaki güvenlik bana baktı ve geçebilirsin deyip kapıyı açtı. Buraya sık sık gelirdim. O beni hatırlamasada ben onu unutmasam bile kendime hatırlatırdım. Onunla olan anılarım bahçenin içine girincede artmaya devam etti.

Onun üzülünce nereye gittiğini biliyordum. Peki beni affetti mi diye düşündüm. İnsan bir kere aşık olduğunda onun sayesinde sevmediği şeyleride severdi. Başkasında veya kendinde gördüğünde beğenmeyeceği şeyleri onda beğenirdi. Hülya hakkında herşeyi seviyordum. Ama bazen fazla affedici olması sinirlerimi bozuyordu. Onu da affedecekti. Hatta belkide çoktan ikimizide affetmişti.

Bazen kendi içinde affetsede karşısındakini süründürdüğü gerçekti. Evet, eskidende beni süründürmeyi severdi.

Umarım beni affeder dedim içimden. Fakat onun beni çoktan affettiğini biliyordum. Her ne kadar kinci bir yapısı olsada sevdiklerine karşı koyamıyor ve onları üzemiyordu. Üzerse ondan daha çok kendisi harap oluyordu. O soğuk biriydi. Herkese hemen güvenirdi ama hemende kendi içine ve hayatına sokmazdı. Hem saftı hemde bir o kadar sinsi. Hayatına birini aldığındaysa birdaha çıkmazdı.

Fakat ben bir istisnaydım. Beni hayatından çıkarmıştı yanlışlıkla yada bilerek. Ama onun normalde bunu istemeyeceğini bilerek kendimi avutuyordum. Avutmaktan başka bir şey yapıyormuydum ki

Üç ağacın önüne geldiğimde çalıları ittirdim ve içeri girdim korkmuşa benzemiyordu, hatta irkilmemişti bile, gözleri boş boş ve ruhsuz bakıyordu.

Kuzey TacıWhere stories live. Discover now