✨ BÖLÜM 7 ✨

33 19 0
                                    

Eser'in sorusundan sonra bazı şeyleri düşünür olmuştum ve inanır mısınız bu soruyu soralı bir iki ay olmuştu

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Eser'in sorusundan sonra bazı şeyleri düşünür olmuştum ve inanır mısınız bu soruyu soralı bir iki ay olmuştu.

Kafamdaki düşünceler zilin çalmasıyla sona erdi. Toparlandıktan sonra bizimkilerle yürümeye başladık. Dışarı çıktığımızda bisikletleri aldık. Herkes bisikletlerine binerken İlayda " Ekmeği kim alacak" dediğinde Selim" Vallahi bu hafta hep ben aldım." Dedi. Halbuki bu hafta sadece bakkala iki kere gitmişti. Özge " sanırsın bütün hafta o ekmek aldı." Dedi. Fatih "Sallama lan iki kere aldın sadece." Dedi. Ahmet " kapatın çenenizi ben alırım." Dedi.
Kafamı çevirdiğimde yanında Eser'i gördüm. Onunda bisikleti vardı.

Bu hafta ben bir kere bile ekmek almadığımdan. Ahmet'e dönüp "ben alırım, zaten biraz dışarıda dolanmak istiyordum." Dediğimde başını olumlu anlamda salladı. Ahmet'in utangaç bir yapısı yoktu,sadece az ve öz konuşanlardandı çok konuşmayı sevmezdi. İnsanlara duygusal yönlerini belli etmezdi, sevdikleri olsada belli etmezdi. Çok korumacı bir yapısı vardı ve üzüldüğünde üzülmeyelim diye belli etmezdi.
Ahmet'e bakıp gülümsedim. Gülümsememi gördüğünde aklımdan geçenleri anlamış gibi sırıttı ve yanağım öpücük kondurup. " İyi bisiklet sürmeler bücürük" dediğinde kıkırdadım. Aslında ekmek almak için gitmemin bir diğer sebebide Eser'di. Ahmet'in yanında Eser ile alakalı konuştuğumda hep geçiştiriyordu ve buda hiç hoşuma gitmemişti. Bu nedenle birazda Eser ile uğraşma kararı almıştım. Kafamı ona çevirip baktığımda gidiyordu. Hızlıca ilerleyip Arkasından sürmeye başladım, okuldan çıkıp biraz ilerleyince bisikleti arkasından sürdüğüm için hızlanıp önünü kestim bana bakıp frene basmıştı. Ama bakışları onu takip ettiğime şaşırıyormuş gibi değildi. Sanki bunu yapacağımı beliyordu. Bu bilmiş ifadesi sinirimi bozmuştu.
Bisikleti durduğum yere yerleştirip on doğru yürüdüm.
Bisikletten inip benim yaptığımgibi bisikleti bulunduğu noktaya sabitleyip benim gelmemi bekledi.
Aramızda iki üç adım mesafe kala durdum. Yüzüne baktıp gözleri gözlerime sabitlendiğinde " Eskiden bizim yurtta kalıyordun. Peki Ahmet'le aranızın kötü olmasının nedeni ne?"
bu soru karşısından yüz ifadesini bozmadan "Neden bu soruyu gidip Ahmet'e sormuyorsun?" Aynı şekilde ona boş boş bakıp "Belkide senden duymak istiyorumdur" dediğimde tek kaşı havaya kalkmıştı. "Neden benden duymak istiyorsun peki?" Dediğinde sorularıma soruyla karşılık verip cevaplamamasından bıkmıştım.
Yüzüne bakıp yanaklarımı şişirdim ve ofladım.
Bu halim onu güldürmüştü gamzelerinin yüzüyle uyumunu görümce yutkundum. Bu adam çok güzeldi.
Ben bunları düşünürken daha da çok sırıttı. Bu adam gülmeden duramıyormuydu.
"Ne gülüp duruyorsun be!" Diye çıkıstığımda.
"Aklından geçenlere ve bana baktığında gözlerinin parıldamasına gülüyorum." Dediğinde afalladım. Bunu bilse bile yüzüme nasıl söylerdi bu adam.
Yardım edin. Bu adam benim ayarlarımla oynuyor. Evet, sonunda iyice sinirlerimi bozmuştu. "Ne alaka" dedim. Söylediklerini sonuna kadar inkar edecektim. Geri adım yok Hülya diye içimden geçirdim.
"Çok alaka." Söyleyecek birşey bulamayınca. Aklıma niye burada olduğum geldi.
Aramızda oluşan sessizlik rahatsız etmişti beni. " Ahmet'le niye kötüsünüz?"
Diye sordum büyük bir ciddiyetle. Tedirginlikle bana bakıp,"Zamanı geldiğinde sana her şeyi anlatacağımdan emin ol. Ama önce Ahmet ile konuşmalıyız çünki düşündüğüm ve gördüğüm şeylere bende inanmıyorum, inanamıyorum... Fakat sana anlatacağım şeylerin bulanık değil kesin olmasını ve söylediklerimden emin olmak istiyorum."
Gözlerine bakıp, "Ne gördün... Ve neye emin olmak istiyorsun?"
Bana bakıp aklına gelen bir şeyi atmak ister gibi başını salladı ve " Herşeyin zamanla olacağına inanıyorum ama birşey sorucaksan Ahmet'e sor" deyip omzumu tuttu.
Birkaç saniye sonra elini omzumdan çekti ve Eser'le olmamız gerekenden fazla yakın olduğumuzu yeni fark etmiştim. Burnuma okyanus kokusu geldiğinde iç çekmemek için kendimi zor tuttum. Bu koku beni rahatlatmıştı. Bu adam nasıl olduğunu bilmediğim bir şekilde her şeyiyle beni rahatlatabiliyordu.
"Ben ne olduysa öğrenmek istiyorum. Zamana ve akışına bırakıp gitmek istemiyorum, içimde kötü bir his var... Lütfen" evet lütfen dedim. İçimden bir ses beni olacak şeylere karşı uyarıyordu. Biliyorum, sadece kötü bir his kırıntısıyla ilerlemek çok doğal değildi, ama ben hislerine güvenirdim. İçimdeki hissin nedeni basit birşey değildi. Kuruntuda değillerdi. Bu sefer karrlılıkla yüzüme bakıp, " Ben şuanlık birşey söyleyemem." Dediğinde gözlerimi devirdim ve " peki ne halin varsa gör kara oğlan."kara oğlanı sessiz söylesemde duyup duymadığından emin degildim. Arkamdan gelen sesle bisikletin yanında durdum. "Kara oğlan mı?" deyip bir kahkaha attı.
Benimle daha fazla oynamasını istemiyordum.
Onunla daha fazla konuşmak istemediğimden, bisiklete bindim ve ilerlemeye başladım.
Bir ara durup kulaklığımı takıp müzik açtım. Son ses müzik açıp her zamanki gibi kulaklığımı biraz geri atıp yüksek sesleri duyabileyim diye boşluk bıraktım. Her şarkı bana bir kitabı anımsattığından her kitaba bir şarkı takardım. Şimdi ise en son okuduğum kitaptan sonra dinlediğim şarkı bana onları hatırlatmayı başarmıştı. Normalde duygusal şarkıları sevmezdim daha çok insanı neşelendirenleri severdim. Fakat sevdiğim şarkılar ruh halimle birlikte değişkenlik gösteriyordu. Bazen ruh halimle uymasa da okuyarak etkilendiğim bir kitap yüzünden sevebiliyordum.

Kuzey TacıWhere stories live. Discover now