[33]

699 107 63
                                    





minho'dan,

elimdeki kaskı bırakıp derince nefeslendim. aralıksız yarım saattir sürdüğüm motor beni yormuştu. motordan inip onu tamamen felix'e emanet ettim.

"hyunjin'i gördün mü?" diye sordum.

elindeki kaskımı çevirirken başını salladı. "seungmin ve birkaç kişiyle daha arkadalardı." dediğinde onayladım ve omzunu patpatlayıp yanından yürüyerek arkaya doğru geçtim. gözlerimle hyunjin'i aradığımda bulamamış olmamla kaşlarım çatıldı. benim gibi yarışçı birkaç kişi ve bizim ekip dışında neredeyse alan boşalmıştı.

"chan," dedim sırtını duvara yaslamış jisung'u öpen arkadaşıma seslenirken. "hyunjin'i gördün mü?"

chan ile jisung ayrıldığında chan nefeslendi ve arkasını döndü. benim gibi kimseyi bulamadığında çatıldı kaşları. "az önce buradaydı. seungmin fazla içtiği için yanından ayırmıyordu."

"şu şerefsiz jake ile olabilir." dedi jisung.

"neden şerefsiz diyorsun çocuğun arkadaşına?" diye karşılık verdi chan.

"o yavşak sana yürüyor."

onları arkamda kavgaları ile baş başa bıraktım. genelde seungmin'in bulunduğu küçük kulübeye ilerledim. kapısı açık tek odalı alana girdiğimde hyunjin'i buldum.

yanında mimarlık fakültesinden olduğunu bildiğim bir yarışçı vardı. adını şu an hatırlayamıyordum.

güzel sevgilim elindeki bira şişesiyle karşısındaki kişiye bir şeyler anlatıyordu kıkırdayarak. normaldi işte, her zamanki hyunjindi ama karşısındaki kişinin bakışları sıradan değildi.

"tanrım, minho!" dedi arkamdan gelen seungmin. "ben de seni aramaya çıkmıştım."

sakince seungmin'e döndüm. "bir şey mi oldu?"

gözleriyle oturan ikiliyi gösterdi. "köşe bucak kaçıyoruz, yine bulmuş hyunjin'i. sadece iki dakika ayrılmıştım oysa." tekrar bana döndü gözleri. "hyunjin'i eve götür."

onayladım başımla ve adımlarımı oturan ikileye doğru attım. "hyunjin." diye seslendim sevgilime. gözleri hızla bana döndüğünde ayaklanmaya çalıştı. bunu başaramayınca düşecek gibi oldu. uzansam da oturan kişi benden önce davrandı ve kolundan tutarak dengede durmasını sağladı hyunjin'in. derin bir nefer verdim ve uzanıp elini tuttum hyunjin'in. üstüme doğru yaslanmasını sağladım. "gelmiş işte minho." dedi kısıkça.

"geldim bebeğim." dedim.

"selam minho." ayaklanan kişiye çevirdim başımı. "adını hyunjin söyledi, öyle çok bahsetti ki senden bir insan sarhoşken bile nasıl bu kadar aşık diye düşündürüyor."

sahte gülüşünü ben anlamıştım ama hyunjin anlamamış olacak ki kıkırdadı olduğu yerde. "selam, güle güle." dedim hyunjin'i dengede tutmak için kolumun altına alırken. gözlerimle karşımdakini son kez süzdüm ve bir şey söylemesine izin vermeden yanından uzaklaştık. hyunjin'in elindeki şişeyi aldım ve kapıda bizi izleyen seungmin'in eline tutuşturdum.

"kaç şişe içtin sen?"

"şişe değil ki, birkaç yudum sadece."

"karşında aptal var herhalde güzelim." dedim. dışarı çıktığımızda biraz temiz hava alması için olduğum yerde durdum. onu kendime doğru çevirdim. "hyunjin, sarhoşken tanımadıklarınla konuşmamalısın." dedim kendimi tutamadan. kıskanarak sevgilisini kısıtlayan biri olmak istemiyordum ama kendimi tutamamıştım.

meet me at midnight, hyunhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin