[12]

1K 136 117
                                    



gunun ikinci bolumu, digerini atlamayin


kalabalığın arasından arkamdaki jeongin sayesinde kolaylıkla geçerken arkamdaki bedene sığındım. bugün toplu yarış yapılacağından çok daha fazla kişi vardı ve yüksek ses beni iyice rahatsız etmişti.

"dayan biraz daha," dedi ellerini kolumda gezdirerek beni sakinleştirmeye çalışan jeongin. başımı salladım hızla ve insanlardan kaça kaça kalabalık arasından çıktık. bakım yerine geldiğimizde arkadaşlarımı aradım gözlerimle. "hoş geldiniz." dedi eski koltuğa bira şişesini yudumlayarak yayılmış chan. rahatladığımda yanına oturduk onun. bira şişesini uzattığında geri çevirmedim ve şişeyi alıp birkaç yudum içtim. mayhoş tat ağzıma yayıldığında ağzımı şapırdattım. gülümseyerek chan'a tekrar uzattım şişeyi.

"jisung nerede, bugün yarışmayacak mı?" jeongin'in chan'a yönelttiği soru ile motor sahiplerine döndüm. tanıdığım bazı yüzler arasında jisung ve minho'yu görmemiştim.

"yarışacak, minho ile içerideler." dedi arkadaki küçük kulübe tarzı evi gösterdi. "çıkmaları lazım aslında, yarış başlayacak beş dakikaya."

duyduğum şey ile yerimde kıpırdandım. minho'yu yarıştan önce görmeliydim, ona bir söz vermiştim. chan'a döndüm. "minho'nun yanına gidip gelsem olur mu?"

bir süre yan gözle bana baksa da başını salladı ve birasını yudumlamaya devam etti. ayağa kalktığımda son anda "jisung'ı gönder." dedi. başımı usulca salladım ve hızlı adımlarla kulübeye girdim.

önce ne olduğunu anlamasam da sormadan girdiğim kapısı açık kulübedeki ikili beni fark etmemişti ve kavga ediyorlardı.

ne konuştuklarını çözemeden jisung ile göz göze geldiğimizde susup kaldı. onun bana bakması minho'nun da arkasını dönmesine sebep oldu. durduğum yerden ikisiyle de bakışırken gerginlikle kasıldım. ikisi de bana farklı bakıyordu. minho gözlerini çekip yere eğdi başını. jisung da benden çektiği gözlerini başı eğik minho'ya çevirdi.

"yarış başlayacak." dedim kısıkça.

minho başını kaldırdı ve jisung'a baktı son kez. onu arkasında bırakıp yanıma gelmeye başladığında "minho," diye söze girdim. saçları dağınıktı, kırmızı siyah ceketi de saçları gibi dağılmıştı. bir elinde siyah kaskını tutuyordu.

fakat hiçbir şey demeden ve seslenişime karşılık vermeden omzu omzuma hafifçe çarparken yanımdan geçip gitti.

bir göz teması bile kurmadan.

ne olduğunu anlamadan çatık kaşlarla arkasından baktım. jisung bileğimden tutup bana yaklaştı ve saçlarıma öpücük bıraktı. ona ne olduğunu soracakken hiçbir şey demeden minho gibi uzaklaştı.

aralarındaki bir sorunu bana yansıtmak istemediklerinden böyle yaptıklarını düşündüm. mantıklı olan buydu.

onların arkasından ben de çıktığımda felix'in peşinden giderek yarışı izleyebileceğimiz bir yere ilerledik. kafam dolu ve minho'nun davranışından dolayı kalbim kırıkken yüzüm asıktı. seungmin bunu fark etmiş gibi arkamdaki basamakta otururken kısa saçlarımda gezdirdi ellerini.

maç kısa bir süre sonra başladığında yan yana giden jisung ve minho'ya baktım. başa başlardı ve en öndelerdi. hırslılardı, gerginlerdi. onlara yetişmeye çalışanları es geçip fark koydular diğerleriyle aralarına.

"siktir." dedi chan.

son anda kimsenin beklemediği bir şey gerçekleşti.

yarış alanını es geçip sola saptı minho. hızla ilerleyerek sadece yarış alanından değil bulunduğumuz yerden de uzaklaştı.

meet me at midnight, hyunhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin