[24]

1K 139 172
                                    


bol yorum istiom bu bolume askim bay



telefonumu anlık bir gerginlikle masaya bıraktım ve kafamı da çarpmasını umursamadan masaya yasladım. "delireceğim!" diyerek çığlık attığımda  sırtı dönük arkadaşlarımın bana döndüğünü gördüm. chan ve jisung önce birbirine bakıp sonradan alışmış oldukları deli hallerime hiçbir tepki vermeden bir çift gibi birlikte yemek yapmaya devam ettiler.

her şey benim için zorken onların daha daha da zorlaştırması ayrı olaydı.

"aptal minho!" dedim sinirle. tekrardan başımı kaldırdım ve telefona baktım. tam da beş saniye önce kontrol ettiğim gibi, mesajım hala ona ulaşmamıştı. telefonu kapalıydı.

"ne oldu?" dedi karşıma oturan jisung. omuzlarımı düşürdüm ve "mesajlarıma dönmüyor, beni habersiz bırakıyor. hem de tam her şey düzenlendi demişken."

jisung başını iki yana salladı. "o salak öyle, telefonunun şarjı bitince takmaz bir kenara atar. kafasına eserse açar telefonu."

"ama," dedim ama cümleme devam edemeden sessizleştim. surat asmaya devam ettim çünkü haklıydım. artık ben vardım, telefonu bir kenara atıp kafasına eserse öylece gelemezdi.

"gelsin mi istiyorsun?"

başımı sallayarak onayladım. "ve mümkünse bir daha gitmemesini."

"o zaman git ve kendini hatırlat, seni bir daha unutamayacak şekilde."

chan jisung'un kurduğu cümlesi bitince ensesine vurdu. "hyunjin öyle biri değil."

değildim. bunu hemencecik ısınan yanaklarımdan da anlayabilirdim ama minho beni değiştiriyordu. onun için farklılaşıyordum.

"nereye gitmeliyim?" diye sordum.

jisung gülüp eliyle beni chan'a gösterdi. "aşk insanı değiştiriyor güzelim." dedi chan'a. chan göz devirip tekrar arkasını döndü bize. jisung da onun dönmesi ile bana geri döndü. "evine git, hafta sonu yarış olmadıkça evden çıkmaz."

"minho mu?" diye sordum şaşırarak. jisung hızla salladı başını. "ailesiyle kalıyor."

bu bilgi beni şaşırtmıştı. onun tek başına yaşadığını sanıyordum.

"evine gitmem ailesini rahatsız etmez mi?"

"umurlarında bile olmaz."

demek ailesi umursamaz biriydi, bu beni üzmüştü.

"ama gidersen minho buna çok sevinecektir."

bu düşünce beni heyecanlandırırken kararsızlıkla etrafıma bakındım. gerçekten gitmeli miydim? telefonumu alıp ayağa kalktım. "siz bazen mantıklı akıllar vermiyorsunuz. çift oldukları için felix ve seungmin'e soracağım."

jisung arkamdan söylense de takmadan mutfaktan çıktım ve salona ilerledim. yan yana oturup konuşan çifte yaklaştım ve kollarından ittirerek ortalarına oturdum. "merhaba!" dedim gözlerimi onlarda gezdirirken.

"yine ne var?" dediğinde felix uzanıp omzuna vurdum. "sana ne ya ben arkadaşımın yanına geldim." göz devirdiğinde umursamadım ve seungmin'e döndüm. "sence minho'nun evine gitmeli miyim?"

"neden?"

"belli bir sebebi yok." diye cevapladım omuz silkerek.

"ailesiyle yaşıyor, yani öyle seks gibi hayallerin-"

"felix sus!" diyerek susturdum onu. tabii ki böyle hayallerim yoktu. "ben sadece uyarayım dedim ama minho için fark etmez ailesi olsa da,"

"tanrım!" dedim utanarak ve hızla seungmin'e döndüm. "aklı sadece oraya çalışıyor!"

meet me at midnight, hyunhoWo Geschichten leben. Entdecke jetzt