[23]

1.1K 128 40
                                    




dersimin bitmesi ile beni bekleyen jeongin'in yanına koşarak varmıştım. "nereye gidiyoruz?" diye sordum beni kolunun altına alırken.

"kampüste oturuyormuş çocuklar, onların yanına."

"hepsi mi?" dedim şaşkınlıkla. derslerimiz asla aynı saatte olmazdı ve biz ancak akşam toplanabilirdik.

"sanırım hepsi." dedi başıyla çimlerde oturan arkadaşlarımızı gösterdiğinde. felix'in hemen yanında oturan minho'yu görmemle kalbim hızlanmıştı. jeongin ile birlikte onlara ilerledik.

"selam!" dedim. yanlarına oturduğumuzda. hepsi karşılık verdiğinde jeongin başını dizime koydu. minho ile birbirimize kaçamak bakışlar atarken sessiz kaldım ve jeongin'in dizimde dağılmış saçlarıyla oynadım.

chan ona yazmamı söylese de cesaret edip ona mesaj atamamıştım. evet onu öpmüştüm ama henüz aramızda bununla ilgili konuşulmuş şeyler yoktu.

bu konuda biraz çekiniyorum çünkü chan'ın dürüstçe anlattığı kadarıyla biliyordum ki minho ciddi ilişkilerin adamı değilmiş. hayatı pek ciddiye almayan biri olduğunu zaten biliyordum. seungmin'in söylediğine göre ise bu tam tersiydi. sık sık ilişki yapmayan minho, birini öptüyse ilişkiyi ciddiye alıyordu.

kafam karışıktı. ya umursamaz olduğu için daha ötesine gidemeyecektik ya da aramızda yeni şeyler olacaktı.

olumsuz ihtimaller varken ben de hiçbir şeye cesaret edememiştim. fakat o da bana yazmamıştı, sahi neden yazmamıştı ki?

kalk hadi felix seni mi bekleyeceğim?"
dedi ayakta bekleyen jisung. felix ise hala, sırtını göğsüne vermiş seungmin ile ilgileniyordu. jisung ile felix'in ortak dersi vardı ve yetişmeleri lazımdı. ayakkabısının ucu ile dürtükledi felix'i "yavşağa bak hala oyalanıyor, kalksana geç kalacağız."

"daha dersin başlamasına on dakika var." dedi felix.

"zaten senin bu uyuşuklukla ancak yetişiriz."

felix dayanamaz gibi seungmin'i öptükten sonra ayağa kalktı. "yürü, sikeceğim seni." dedi ve jisung'u iterek yanımızdan uzaklaştılar.

"jisung ile konuştunuz mu?" diye sordu seungmin chan'a. chan önündeki kitaptan başını kaldırıp onayladı onu. konuşmuşlardı, jisung gece evimize gelmişti. "konuştuk, zamana bırakmaya kabul ettik."

"zamana bırakmayın," dedi başı dizlerimde olan jeongin. "zaman her şeyi daha da berbatlaştırıyor."

fark etmeden minho ile göz göze geldik. zamana bırakmayı tercih etmiştik ve jeongin'in sözü bizi yeterince etkilemişti.

"aslında ben de böyle düşünüyorum. zamanın aramızdaki duyguları köreltmesinden korkuyorum. fakat bu jisung'un tercihi ve ona saygı duymalıyım."

gözlerimi kaçırdım ve jeongin'in saçlarıyla oynamaya devam ettim.

"aman be sevgili olmak bu kadar zor değil."

"senin için söylemesi kolay tabii. sizin de nasıl zor sevgili olduğunuzu bilmiyoruz sanki."

aklıma gelen anılarla gülerek başımı kaldırdım. "nefret ederdin içkiden ama her gün bizimle içer ağlardın."

"ühü ühü, felix neden böyle yapıyor. jeongin ben sevilmeyecek biri miyim? chan sence ben çok mu safım? hyunjin neden başkalarını bindiriyor motoruna? kız olsam da böyle mi yapardı?" jeongin seungmin'in o zamanki taklidini yaptığında seungmin de dahil hepimiz gülmüştük.

o zaman bizi üzen anılar şimdi bizim gülme sebebimizdi.

"yine de birliktesiniz, önemli olan o."

meet me at midnight, hyunhoWhere stories live. Discover now