Hâlâ bazen tereddüt ediyordum dışarı çıkmaktan ama Barlas'ın görevlendirdiği polis memurları sayesinde rahat ediyordum. Cansu ve Ercan'ın mahkemeleri olmuştu. Cansu ağlayıp özür dilemişti ama ilk kez birine karşı bu denli merhametsiz olmuştum.

Sevmiyor olsa bile kimse kimseye bu kadar ağır bir şey yaşatmamalıydı.

Ercan tedavi edilmek için akıl hastanesine kapatılmıştı. Kaçma olasılığını göz önünde bulundurarak özel olarak korunmasına karar verilmişti. Barlas onu ayağından vurmuştu ve ölmediği için sevinmiştim.

Kötü biri de olsa o da bu dünyaya gözlerini açtığında kötülüklerden uzak saf bir iyilikle doğmuştu. Yaşam tarzı ve ailesi onu bu hâle getirmişti. Onu anlamak isterdim ama defalarca tedavi olmak için yatırıldığı kliniklerden kaçmak zorunda değildi.

"Fulya teyzenle konuştuk kızım. Üçümüz biraz eğlenmiş oluruz hem. Ne dersin?" Annem bana beklentiyle bakarken, "Bende geleceğim ya," diye sızlanmıştı Lale.

"Tamam sende gel," deyip annem tekrar bana baktı. İyi olabilirdi aslında çıksak.

Başımı sallayıp, "Olur," dedim. "Üzerimi giyineyim."

Lale kendisine kıyafet alıp odadan çıkmıştı. Dolaptan siyah bir kot pantalon çıkardım. Üzerine boğazlı kahverengi bol bir kazak çıkarıp yatağımın üzerine koydum. Üzerimdekileri indirip kıyafetleri giydim ve aynamın karşısında durdum. Çok severdim soğuk havalarda boğazlı kazak giymeyi. Saçlarımı kazaktan çıkarıp başta toplamayı düşündüm ama vazgeçip açık bıraktım. Dün akşam düzleştirip uyumuştum. Tekrar düzleştirmeye gerek duymasamda bazı yerlerinde toka izi vardı. Oraları düzleştirdim sadece.

Kahverengi botlarımı giyip halka küpelerimi taktım. Yüzüme giydiklerimle uygun bir makyaj yapıp son olarak kahverengi mat ruju çok abartmamaya özen göstererek sürdüm. Siyah deri ceketimi üzerime giyip çantamı aldım ve odamdan çıktım.

Lale'de hazırlanmıştı benim gibi. O ise tamamen siyah giyinmişti. Her zaman siyah aşığı bir kız olmuştu zaten. Yadırgamıyordum.

"Gözlerimi senden alamıyorum abla." Kalçama şaplak atmasıyla bırakmadığı huyu yüzünden gözlerimi irice açarak uyarı dolu bir bakış attım ona.

"Hadi anne," dedim dış kapının önünde durup. Lale siyah botlarını giymek için eğilmişti.

"Geldim, geldim." Nefes nefese yanımıza gelip ayakkabısını giydi. Evden çıktığımızda Gamze'ye mesaj atmıştım. Bugün okuldaydı Gamze. Bu sıralar derslerini çok boşlar olduğundan tekrar düzeltmek için uğraşıyordu.

"Aydan için de bir şeyler alalım kızlar. Torunum içinde küçük bir şeyler bakarız artık." Lale'yle birbirimize bakıp sırıttık. Annem torunu olacağı konusunda oldukça heyecanlıydı. Yürüdüğümüz esnada bize doğru ilerleyen Tuğrul abiye gülümsedim.

Barlas'la ayrılık sürecimiz boyunca ağlayarak başını çok şişirmiştim. Hakkı ödenmezdi adamın.

"Nasılsın Candan teyze," dedi eğilip annemle selamlaşırken. Adam bir doksan boyundaydı neredeyse. Benim bir elli beşlik annem çok kısa kalıyordu yanında.

"İyiyim oğlum sen nasılsın? Çok hayırsız bir evlatsın Tuğrul aşk olsun sana. İnsan hiç gelmez mi mahalleye çocuğum?" dedi annem sesinde hafif bir sitem vardı. Haklıydı çünkü Tuğrul abi göreve gitmese bile mahalleye gelmezdi. Ailesiyle sorunu yoktu ama onu buradan uzaklaştıran başka şeyler var gibiydi.

"Geldim işte Candan teyze." Tuğrul abi bana bakıp, "Nasılsın Liya?" diye sordu.

"İyiyim abi sen?" Başını eğdi hafif bir şekilde.

KOMİSER BEY | texting ✓Donde viven las historias. Descúbrelo ahora