Abime tip bir bakış atıp, "Hoşbuldum abi," dedim göz devirip yanına otururken.

Serhat abim tekli koltuğa oturup öne eğildi. Abimin izlediği maça baktım. Beşiktaş maçıydı. Takım tutmayan biri olduğumdan benim için hiçbir takım pek bir anlam ifade etmezdi.

Barlas için Galatasaray'ı destekleyebilirdim belki.

"Liya neredeydin sen?" Serhat abim ondan pek duymaya alışık olmadığım bir tonda söylemişti bunu.

Benim cevap vermeme gerek kalmadan Levent abim, "Liya'ya hesap sormak gibi bir saçmalık yapma Serhat," dedi bakışlarını maçtan ayırmadan.

"Ne demek sorma abi? Kardeşimin gecenin bu saatinde nerede olduğunu bilmeye hakkım yok mu? Ayrıca ben Liya'ya karışmıyorum. Yirmi iki yaşına girecek birine neden karışayım? Sadece onun bize haber vermeden başka bir yerde olmasına anlam veremiyorum. Başına bir şey geldiğini bile düşündüm."

"Liya yetişkin bir kız Serhat. Abisi olarak elbette endişen doğal ama Liya'nın kendine ait bir hayatı var. Okulu bittikten sonra başka bir şehire gidebilir. Sizden uzak kalacak. O zaman bu şekilde davranamayacağın için normal karşıla bence," dedi Aydan yengem ılımlı bir şekilde.

Serhat abim derin bir nefes alıp, "Liya'nın son zamanlarda hayatında değişiklikler olduğunu fark ettim," dedi abime bakıp.

Hakkında konuştukları kişi sanki ben değilmişim gibi çekirdeğimi çitleyerek izledim onları. Ben kararsız bir insan olduğumdan kimin haklı olduğuna pek karar veremedim.

Abim bakışlarını sonunda maçtan ayırıp Serhat abime, "Bunu Liya'ya sor o zaman oğlum," dedi ters bir şekilde. Abim pek gürültüyü ve konuşmayı sevmezdi.

Sonunda topun bana atıldığını hiç fark etmemiş gibi çekirdek çitlemeye devam etti.

"Soruma cevap ver Liya."

"Serhat kelimelerine dikkat et dedim sana. Bir daha uyarmam." Levent abimi babamdan ayıramıyordum çünkü babamla ikisi de aynılardı. Ben bu hayata şanslı doğmuştum. Mükemmel iki adam vardı hayatımda her zaman. Serhat abim hep öküz olmuştu.

Abim ayağa kalkıp sinirle homurdanırken, "O zaman cevap versin. Bilmek hakkım değil mi?" diye sordu bakışları bana döndüğünde.

E bu da haklı.

Zaten öğrenecekti. Daha fazla gizlemenin anlamı olmadığından, "Barlas'ın yanındaydım," dedim açık sözlülükle.

Abim hiçbir şey demedi. Baktı yüzüme sadece. Susmuyor, tepki vermiyordu. Bu hâli pek normal gelmediği için Levent abime, "Serhat abime noldu?" diye sordum.

"Seni paylaşmak felç etti onu." Alayla konuşup güldü.

Serhat abim koltuğa oturup, "Şaka," dedi ama yüz ifadesi de sesi de gerçeği bildiğini belli ediyordu.

"Değil," dedim yüzüne gülümseyip.

"O senin abindi," dedi sesinde Adnan Ziyagil'in tonlaması varken. Kendimi birden Behlül gibi hissettim. Yüzümü buruşturdum bu saçma atmosfere.

Ayrıca Behlüller kapatılsın lütfen.

"Ama sen, onunla..." Abim susup kabullenemediği bu gerçeği kendince sindirmeye çalışırken ben çoktan çekirdeğimi elime almış yengemle dedikoduya başlamıştım bile.

Gecenin devamında Serhat abimin girdiği şoktan dolayı saçmalamasını dinleyerek uyumaya geçmiştim. Bu gece yanımda Barlas olmadan uyumak zor olacaktı ama varlığını bilmek bir nebzede olsa kolaylaştırıyordu.

**
Yazar anlatımı.

Cansu elinde tuttuğu fotoğraflara bakarken gözyaşlarını silmeye güç bulamıyordu kendinde. Onun sahip olması gereken sevgiyi Liya'nın yaşamasını haksızlık olarak görüyordu kendi içinde.

Hırsla fotoğrafları yırtıp gözyaşlarını sildi. Yaptığı şey büyük sonuçlar doğurabilecek tehlikeli bir şeydi ama Cansu bunu göremeyecek kadar kör olmuştu.

Ercan'ın kendisini beklediği yere gittiğinde Ercan hemen kendisine baktı. Cansu onun bu denli değişeceğini tahmin etmezdi. Küçükken pısırık bir çocuktu Ercan. Ailesini kaybettikten sonra kötü yola düşmüş, onlardan uzaklaşmıştı.

Cansu elinde Liya'ya ait olan her şeyin yazılı olduğu kağıtları ve Liya'nın günlüğünü Ercan'a verdi. Ercan Cansu'ya bakarken, "Senin Barlas için gözünü bu kadar kararttığını bilemiyordum," dedi alaylı bir tonda ama ciddiydi.

Cansu hep Barlas'ı sevmişti. Ercan'ın Barlas'a olan nefreti de bu yüzdendi. Cansu ve Ercan aslında birbirlerine çok benziyorlardı. İkisi de hırslı ve sadece kendi isteklerini düşünen bencil kişilerdi. Yinede Cansu gibi gözü her şeye kör değildi. Barlas'ın onu sevmeyeceğini Ercan iyi biliyordu ve Cansu'nun inatla neden onu bırakmadığını anlamıyordu.

"Liya'yı ondan tamamen uzak tutacaksın. Ne yaparsan yap ama Barlas ve Liya bitsin. Duydun mu?"

"Hay hay kraliçem." Ercan arkasını dönmüş gidecekken durdu. İçinde kalmasını istemediğinden, "Hâlâ çok güzelsin," dedi Cansu'ya ve oradan uzaklaştı.

Cansu bu yaptığının ne denli iğrenç ve acımasız olduğunu bilmeden davranmıştı. Sevgisinin hastalık derecesinde olduğunu görmesine engeldi her şey.

***
Serhat mağarana dön aşkım😒 şaka şaka. Bence her iki abisi de kendilerince haklılardı. Yani Serhat sonuçta kardeşi için korktu ki dünyamızın geldiği son hâle bakarsak gayet normal geliyor bana.

Uzundu bu arada bölüm^^ Cansu'nun ne kadar ileri gittiğini fark ettiniz mi? Yani yuh bence kimseye yapılmaz bu ya. Kızımdan uzak durun diye bağıracağım şimdiiiii

Liya'nın kitabın başlarında çocuk gibi konuştuğunu söyleyen kişiler eğer bu bölüme kadar bırakmayıp devam ettilerse onlara bu bölümde neden böyle konuştuğunu daha iyi açıklama yapabilmişimdir umarım. Sonuçta herkes bir değil, bu arada bende böyle konuşurum. Yani insan zaten sevdiği kişiye karşı şımarır. Tabii herkesin karakteri aynı değil burada ben Liya'nın karakterine göre yazdım o konuşmaları her şeyi.

Sizi kocamannnnn öptümmmm bebeklerim, kendinize cici bakınnnn😽❤️

KOMİSER BEY | texting ✓Where stories live. Discover now