11. bölüm

9K 355 11
                                    

Sesim çıkmaz anla halimden
Yaram çok derin kanar her yerimden
Merhem yoktur cümle alemde

"Hadi kızım iki lokma bir şeyler ye. İçim gidiyor senin bu haline, bak çorba yaptım. En sevdiğinden." Hayriye teyze bana beklenti ile bakıyor ve içeride hazırladığı yemek dolusu masayı gösteriyordu. Benim için evde neyi var neyi yok tezgaha dökmüş yemek hazırlamıştı. Ona beni önceden kurtarmadığı için kızmıyordum. Yaşlıydı. Ben yaşlı olsam dahi kurtarırdım ama... başkaydı işte.

Yine kendini mi kandırıyorsun kızım?

Anne sus. Anne sus gerçekleri söyleme. Anne sus ki ben gerçekleri görmeden yaşayayım. Sus ki gerçekler bir tokat misali çarpmasın yüzüme.

İçime kaçan sesimle cevap verdim. Açtım. Evet, acıkmıştım ama ağzımın içindeki yaralar yemek yememe engel oluyordu. Sızlıyor, kanıyordu. Ama bunu Hayriye teyzenin bilmesine gerek dahi yoktu. Üzülürdü. Hayatımda ilk kez birisi benim için endişelenirken bunu geri tepemezdim. Üzemezdim.

Demir... onun da haberi olsa üzülürdü  buna adımın Defne olması kadar emindim.

"Yok Hayriye teyze, aç değilim. Biliyorum benim için kendini mutfağa attın ama iştahım yok, teşekkür ederim her şey için." Elini tutarak hafiften sıktım ve tebessüm ederek inanmasını sağladım. Umarım inanır ve ısrar etmezdi.

"Ama böyle olmaz ki Defne'm. Sen dünden beri ağzına tek bir lokma dahi almamışken benim de boğazımdan geçmez. Hadi ye kuzum bir kaç bir şeyler." Beklentiyle yüzüme bakarken ne yazık ki onu reddettim. O güzel, anne eli değen yemekler yenmez miydi?

"Çok özür dilerim ama gerçekten hiç iştahım yok." Daha fazla ısrar etmeden 'böyle olmaz ama' bakışı atmış ve daha sonra dışarıya çıkmıştı. O çıkar çıkmaz da telefonu çalmıştı ama beni ilgilendirmezdi. Ta ki Demir diyene kadar.

"Efendim Demir... evet annecim Defne burada... Ona mı vereyim... neden yavrum bir şey mi oldu... tamam veriyorum." Hayriye teyze yanıma gelmiş ve telefonu bana uzatıyordu. Tüm konuşmasına şahit olmuştum ama Demir'in beni isteyeceğini düşünmemiştim. Şokla bir telefona bir Hayriye teyzeye bakıyordum.

"Kim?" dedim yalana başvurarak.

"Demir." Hayriye teyze konuştuğumuzu biliyordu demek ki. Garipsememişti.

Telefonu elime alarak, "alo." Diyerek konuşmaya başladım. Bu sırada Hayriye teyze dışarıya çıkmıştı.

"Defne!" Yıllardır duymadığım o bariton sesi kulaklarımı mest etmişti. Sesi ayriyeten telaşlı geliyordu. "Neden cevap vermiyorsun mesajlarıma? Kaç defa aradım. Cevap vermedin. Bir şey mi oldu? Şaka yapmıştım 'tamam' yazarak."

Ben en son ne konuşmuştuk onu bile hatırlamıyordum.

"Hiç... hiçbir şey olmadı. Telefonumun birden şarjı bitince sana yazamadım. Daha sonrasında da elektrikler kesildi, ben de uyudum uyandım Hayriye teyzenin yanına geldim. Özür dilerim." dedim. Sesim bunca velveleye rağmen heyecanlıydı.

"Yalan söyleme."

"Söylemiyorum." Dedim ben de.

"Emin misin, her şey yolunda mı?" Diye sordu Demir ama neden bu kadar uzattığını anlamadım.

"Eminim Demir. Hadi seni de işinden etmeyeyim, telefonumu burada şarj ettim zaten, yazarım sana." Ona göre davranışlarım soğuk gelebilirdi ama ağzımın içi ve dışı yaralarla doluydu. Bu yüzden ağzım ağrıyor ve zorlukla konuşuyordum.

"Yok işimden etmezsin ama sen konuşmak istemiyorsun galiba. Tamam sen yazarsın, görüşürüz." Diyerek görüşürüz dememe izin dahi vermeden telefonu kapattı. Ağzımdan histerik bir gülüş kaçtı. Ben dövülmüşken o trip atıyordu ama hiçbir şeyden haberi yoktu.

Olunca ne olacaktı acaba?

Ben durmadan soluksuz bölüm yazıyorum. Sanırım bu kitap iki günde biter akdjakskala

Bana kalsa iki günde bitiririm aslında ama iki gün üst üste işe gideceğim için bölümleri bugünden taslaklayıp iki gün azar asar bölüm atacağım. Şimdiden haberiniz olsunn.

Bu bölümde mesajlaşma yoktu ama olsun artık, diğer bölümler epeyi bir mesajlaşma ile dolacak.

Öpüldünüz, görüşmek üzereeee

ASKER HATTI | TextingWhere stories live. Discover now