BÖLÜM 73• GÜN 96'

Start from the beginning
                                    

Konuşamıyordum.

Hiç kimse beni duyamıyordu.

Dudaklarımı ağzına kadar aralayıp bağırmaya çalışıyordu fakat işe yaramıyordu.

İlerlemeye çalışıyordum. Bacaklarım ise bu emri kabul etmiyordu.

Herkes gelip geçiyordu fakat ben olduğum yerde öylece duruyordum.

Bir gürültü yükselmeye başlamıştı. Yanımdan geçen insanların görüntüleri daha da hızlı akıyordu. Sanki kaçıyorlardı. Ben de kaçmak istiyordum. Neyin geldiğini bilmiyordum. Fakat bir türlü hareket etmeyi başaramıyordum.

Yardım edin, diye çığlık atmak istedim. Kelimeler oluşmayı başaramadı bile, öylesine harfler zar zor havaya karışıyordu.

Kalabalıktan bir beden sıyrılıp titrek bir halde önümde belirdi. Bedenin bulanıklığı yavaş yavaş kayboluyordu. Bir süre sonra Egemen'in görüntüsü karşımdaydı. Sarı saçları güneşin altında parıldarken saçlarının kahve tonları tamamen yok oluyordu. Yüzü solgundu. Bildiğim sivilce lekeleri orada değildi. İlahi bir kurtarıcı gibi görünüyordu. Teni pürüzsüzdü. Netliği diğer insanlara meydan okuyordu.

Önce bana baktı. Sonra da tereddütle arkasına döndü. Gelen şeyden o da korkuyordu ama yanımdan geçip gitmiyordu. Bekliyordu.

Elini bana uzattı.

Gürültü daha da yükseliyordu. Yaklaşıyordu.

Egemen'in beni koruyabileceğini biliyordum. Daha önce yapmıştı.

Ben de onu korumak istiyordum. Öte yandan... Sadece kaçıp gitmek istiyordum.

Elimi kaldırmaya başlıyordum fakat elim o kadar ağır hareket ediyordu ki... Ses hızla yaklaşıyordu ama benim parmak uçlarım onun eline zar zor yaklaşıyordu.

O endişeli yüz ifadesiyle elini tutmamı beklerken korkmuş gözüküyordu. Yine de gitmedi.

Gitmiyordu.

Yalnız değildim.

Parmak uçlarım neredeyse ellerine değiyordu...

Gözlerim anında açılırken dudaklarımın arasından derin bir nefes aldım. Gözlerim tavana odaklanmıştı. Dümdüz olan tavana.

Boğazımın pürüzü direkt kendini hissettirirken kuru kuru öksürüp gözlerimi kırpıştırdım. Kulaklarımı dolduran ses, zil sesiydi. Ölüm'ün uyanmamızı emreden zil sesi... Gelen şey buydu. Rüyamı bölen şey.

Ne parlak güneşin altında ne de kalabalık bir insan topluluğunun arasındaydım. Kesik kesik nefes alırken gözlerimi tekrar kırpıştırarak etrafa baktım. Yattığım yerin birinin- Gökhan'ın bacaklarının üstü olduğunu fark ettim.

Doğrulduğumda Gökhan'ın uyanık olduğunu fark ettim. Siyah saçları kıpkırmızı olmuş gözlerini örtmemişti. Sanki... Tüm gece uyanık kalmıştı.

Ne zaman uyuyakaldığımı hatırlamıyordum.

Diğer tutsakların durumunu kontrol etmek için salonda göz gezdirdim. Egemen tüm geriye doğru kaykılmıştı, kafası geriye düşmüş bir şekilde uyuyakalmıştı ve henüz zil sesi kıpırdanmasına neden bile olmamıştı. Sarp'ın televizyona dönük yüzünde kaşları belli belirsiz çatılmıştı ama hâlâ açlığın sağladığı o baygınlığın elindeydi. Kutay esnemeye başlamıştı fakat henüz gözlerini aralamamıştı. Çağrı da Mete de kıpırdanıyordu.

OYUNBAZ 7 TUTSAK 1 ÖLÜ (+18)Where stories live. Discover now