BÖLÜM 69• GÜN 94

Start from the beginning
                                    

"Belki bir tanesini unutmuştur?" dedi Sarp tuhaf bir umutla. Gerçi konu Sarp olunca tuhaf olmuyordu. Umudu ve pozitifliği hem ona sinirlenmeme, hem de biraz olsun umutlanmama neden oluyordu. "Kutay'ın ve Afra'nınki burada, onlar ilaçlardan belli oluyor. E bizimkilerden hangisi eksik, nasıl anlayacağız?"

"Paylaşırız," dedi Mete iç geçirerek. "O büyük bir sıkıntı değil."

Asıl soru bunu bilerek yapıp yapmadığıydı. Aklıma korkunç bir senaryo gelmişti: Her geçen gün bir tepsi az gönderip bizi en sonunda açlıktan ölmeye mahkum ederse ne yapacaktık? Açlıktan ölmek yerine daha düzgün bir şekilde ölmeyi başarabilirdik değil mi?

Felaket senaryom ağzımın kurumasına neden oldu.

Yanımda duran Egemen 'hmm'layınca az kalsın yerimden sıçrayacaktım. Ona yandan, kaçamak bir bakış attığımda benim gibi oturduğunu fark ettim. Dizlerini kırmış, kollarını dizlerine sarmıştı ve tepsilere bakıyordu. Düşünceli gözüküyordu.

Sessizliği bozarken, "Unutmadı," dedi Kutay soğuk bir sesle. Bundan nasıl bu kadar emin olabiliyordu? "Mükemmel bir düzen içinde çalışan biri bu kadar basit bir şeyi unutamaz."

Eh, sanırım haklıydı. Ölüm'ü planlanmış bir şeyi unuturken hayal edemiyordum.

Omzumun üzerinden geriye doğru baktığımda Gökhan'ın Kutay'ı anlık bir göz hapsine aldığını gördüm. Kaşları hafifçe çatılmıştı. Yine de kafasını bir kere aşağı yukarı sallayıp ona katıldı. Birden gözleri bana çevrildi. Yüzümde bir cevap arıyor gibiydi.

Ayağa kalkarken bacaklarım sızladı.

"Mesaj attı mı?" diye sordu Gökhan. Elbette Ölüm'ü kast ediyordu.

"Hayır," diye mırıldandım bedenimi onlara doğru çevirirken. Gökhan'ın bir yanında Sarp, bir yanında Mete vardı. Çağrı da biraz onlardan ayrı duruyordu. Kollarını göğsünde kovuşturmuştu. "Mesaj... Yani size söyleyebileceğim bir mesaj geldiğinde direkt söylüyorum zaten."

Alınmamıştım. Bunu normal bir ses tonuyla söylemiştim. Yine de Gökhan'ın yüzü düştü. "Haklısın," dedi kafasını hafifçe eğerken. Bakışlarını benden ayırdı.

Bana kızgın olmasını umursamadan gidip ona sarılmak istedim.

Yapamadım.

"Paylaşırız işte," dedi Çağrı omuz silkerek. "Mete'nin dediği gibi. Kapının önünde dikilmeyelim de gidelim artık. Acım aç."

"Tamam, tamam," dedim dönüp kendi tepsimi yerden almak için eğilirken. Dizlerim bükülü kaldı çünkü Egemen çoktan benim tepsim elinde ayağa kalkıyordu. Diğer elinde de diğer tepsilerden biri vardı. Tekrar doğrulup herkes tepsisini alabilsin diye kenara çıkarken Egemen'in omzuna hafifçe sürtündüm. "Teşekkürler," dedim kısık bir sesle.

Egemen düşüneli bakışlarını tepsiden ayırdı. Bir an ne dediğimi anlamamış gibi baktıktan sonra gözlerini kırpıştırdı. "Teşekkür etmene gerek yok."

Sonra da beni arkasında bırakmak istercesine adımlarını hızlandırdı.

Arkasından çatık kaşlarla baktım. 

Böyle olmasının nedeni sıranın ona yaklaşıyor olması mıydı? Aslında... Sıradaki kişinin o olduğunu düşünüyordum. Ölüm'ün beni en sona saklayacaktı. Ve sonra da... Oyun bitecekti. 

Çağrı gelip koluma hafifçe dirseğini batırdığında çığlığımı yutup bakışlarımı ona yönlendirdim.

Çağrı'nın kafası geriye doğru kaykıldı. "Lan neden babanı tavanda görmüş gibi bakıyorsun?"

OYUNBAZ 7 TUTSAK 1 ÖLÜ (+18)Where stories live. Discover now