🥀 Bölüm 18 🥀

723 40 16
                                    

#CanYakanHaber

Dilan...
Babam ölmesin diye hayatımdan vazgeçerek evlendiğim adamı geride bırakıp bindiğim arabayla birkaç gün önce vurulduğum haberini alarak İstanbul'a gelen fakat bana kızıp da canımı yakmasınlar diye yanıma gelemeyen ailemin, kocamın vurulmamın ardından geri verdiği telefonumdan bana gönderdikleri adrese doğru yola koyulurken ondan ayrılmanın verdiği üzüntüyle hıçkıra ağlıyordum durmadan. Bitkin düşmüş bedenimi kısa sürede vardığım konağın önünde durmuş olan arabadan çıkarıp konağın bahçesindeki çardakta oturmuş olan babamın önüne kahve koyan ve gelmemi görmesi ile elindeki tepsiyi masaya bıraktığı gibi bana

" Dilan, kızım. "

Diye koşarak sarılan annem Emine'nin ona

" Annem. "

Diyerek kollarına bırakırken bir süre sarılı kaldıktan sonra ondan ayrılıp ardından gelerek bana

" Dilan, kızım. Güzel kızım. "

Deyip kollarımın arasına alan babama ona

" Babam, canım babam."

Diyerek sarıldım ve gözümden akancan yakıcı yaşları omuzuna akıtarak ağlamaya devam ettim.

Baran...
Bir süre daha öylece durduktan sonra eve girmeden arabama atlayıp her zaman gittiğim uçuruma giderken kenarında durdurduğum arabadan inerek önüne gelip sırtımı ön tarafına dayadım ve derinleşerek beni boğan düşüncelerim ile boğuşmaya devam ettim. Neden istemişti bunu şimdi? Her şey yolundayken üstelik. Ne değiştirmişti kararını? Nolmuştu da vazgeçmek istemişti bu evlilikten? Bu sorular beynimde dönüp dolaşarak canımı sıkarken aniden çalan telefon sesiyle kendime geldim ve beni arayan babaaanemin bana verdiği haberle ona

" Ne diyorsun sen babaanne? Neden
durdurmadınız peki? Tamam, babaanne, tamam. Kapat telefonu. Oraya gidiyorum hemen. "

Deyip arabama binerek yokluğumdan istifade edip karımın gidişiyle kan davasını devam etmesi için abisini vurmaya  şirketlerine giden Fırat gerizekalısını durdurmak için yola koyuldum.

Yazar...
Aldığı haberle yola koyulduğu gibi haberi veren babaaanesinden Fırat'la gittiğini öğrendiği şoförü arayıp yerlerini öğrenen ve kısa sürede oraya varıp kapının önünde durmuş ortaklarını ağırlayan Dilan'ın abisine silah çeken Fırat'ın karşısına çıkıp ona

" İndir o silahı. "

Diyen Baran kendisine

" İndirmem amcaoğlu. Töre ne derse
odur çünkü. Sen, karını babasının evine bırakarak kan dökmeyi seçtin. Bende senin yapamadığını yapmak için buraya geldim. Şimdi çekil önümden, töreyi yerine getirmem gerek. "

Diyen Fırat'a

" Benden izin aldın mı lan bunun için? Sordum mu bana vurayım mı diye? Nasıl kendi kafana göre iş yaparsın? Ha, nasıl? Eceline mi susadın? İndir o silahı şimdi. Benim olurum yoktur çünkü. İndir şimdi o silahı. "

Dese de kendisine

" İndirmem dedim. Töre de, hüküm de bellidir. Benden daha iyi bilirsin Baran ağa. Bugün kan dökmezsek, yarın gelir, birimizi daha vurup kanını dökerler. Şimdi vurulmak istemiyorsan eğer, çekil önümden. "

Diyen Fırat'ın sözleri karşısında kararlılığını görüp ona

" Madem öyle. Önce beni vur o zaman. Ancak o zaman kan dökersin. "

Dedi ve sözleri ile vurmaya davranan Fırat'ın kendisini vurmasını bekledi. Bir süre bekledikten sonra da her ne hırslı gibi görünmeye çalışsa da aslında korkak olan ve korkusu yüzünden kendisini vuramayan Fırat'ın elinden silahı alıp öfkeyle tokat atıp sinirle bakmaya başladı öfkeli yüzüne. Bir süre öyle kaldıktan sonra  da onu da alıp evine doğru yola koyuldu.

Tüm bunlar yaşanırken annesi Emine'nin zoruyla öğle arası bir şeyler yiyip üzerini değiştirdikten sonra yatağına uzanarak kocasının fotoğrafını eline alıp okşayarak hasret gideren Dilan bir süre sonra kaldığı
odanın açık olan penceresinden gelen
rüzgarın devirmesi yüzünden düşüp
kırılan bardakla yerinden sıçrayarak "
Bismillah. " Dedikten sonra ayağa kalkıp yerdeki parçaları topladığı sırada cam parçalarından birinin kanattığı sol elinin baş parmağının acısıyla " Allah. Ayyy." derken parmağından akan kanın kalktığı anda yere düşürdüğü kocasının fotoğrafına akmasının ardından baş ucundaki masa da bulunan telefonun çalmasıyla korku kapladı içini bir an. Korkuyla titreyen elini telefona uzatıp alırken kendisini arayan Kadriye ablasının çağrısına cevap verip de aldığı şu:

" Dilaaan yetiş kızım, yetiş. Kan dökülmek üzere. Korumadan duyduğum da şoka girdim yavrum. Sen gittikten sonra neler olmuş, neler. Fırat bey var ya. Gidişinin ardından babasından aldığı talimatla konaktan çıkarak abinin şirketine gidip silah çekerken önüne geçen Baran bey engel olmuş ona. Sonra da vurmakta ısrar edince Fırat bey, önce beni vur demiş Baran bey de. Neyse ki korkup da vuramamış onu Fırat bey. Ama her an bir şey olmasından korkuyorum ben. Gel gözünü seveyim. Gel de, dökülmesin bu kan. "

Can Yakan Haber ile korkudan titreyen sesiyle ona

" Ne! Ne diyorsun sen abla? T. Ta. Tamam, tamam. Hemen geliyorum ben. "

Derken de duyduklarıyla geçen şokunun yerine oluşan öfkeyle kan beynine sıçradı bir anda. Hızla üzerini değişip bavulunu topladığı gibi babasının doğum gününde kendisine hediye ettiği silahı cebine koyduktan sonra yanına gidip de olanları anlattığı babasının görevlendiği şoförün açtığı kapıdan ailesine veda edip arabaya bindi ve Karabey konağına geri dönmek için yola koyuldu.

O yola koyulduğu sıralarda amcası
Hasan'la oğlu Fırat'ı uyardıktan sonra odasına geçen ve duşa girip üzerine rahat bir şeyler giydikten sonra biraz olsun dinlenmek için koltuğa oturan Baran gözlerini kapattıktan bir süre sonra gördüğü yeşil gözler de kaybolup gitmek üzereyken aniden

" Fırat Karabey. "

Diyerek bas bas bağıran karısının sesiyle yattığı yerden sıçradı bir anda. Ne olduğunu anlamak için aşağıya inip salona girdiğindeyse de gördüğü manzara karşısında şoka girdi. Bir süre sonra karşısında kendisine şaşkınlıkla bakan amcaoğluna silah çekmiş ona

" Hani bu eve adımımı attığım ilk gün, havuzun kenarında dururken yanıma gelip pişkin pişkin bana, bu hayatta seni delirtecek en büyük şeyin ne olduğunu sorduğun da kocamın bir süre sonra yanımıza gelmesiyle cevap verememiştim ya sana. "

Diyen karısının sesiyle kendine gelirken ona

" E. Evet. "

Diyen Fırat'a

" Hah, hatırladın demek. Güzel, şimdi aç o iğrenç kulaklarını da iyi dinle beni Fırat efendi. Bu hayatta beni delirtecek en büyük şey ne biliyor musun? Birinin, hiç suçu yokken canımdan bile sakındığım kocama silah çekmesidir. Duydun mu beni? Ha, duydun mu beni? "

Diyen sözleriyle bir anda oluşan şaşkınlığı gitgide büyüdü ve daha ne söyleyeceğini  öğrenmek için onu şaşkınlık içinde dinlemeye devam etti. Ta ki sorusuna

" Du. Duy. Duydum. Duydum, tamam. Bırak o silahı, hadi. "

Diyen Fırat'a

" Merak etme, vuracak değilim seni. Ama sanma ki korkumdan. Zerre korkmuyorum senden çünkü. Fakat katil olup da ondan ayrı düşmek var ucunda. Aksi halde kimse mani olamazdı seni vurmama. Yat, kalk o
silah çektiğin adama dua et şimdi. "

Deyip yüzüne tükürdükten sonra silahı cebine koyarak kendisine şaşkınlıkla bakan aile fertlerinin şaşkın bakışları arasında yanına yaklaşarak solundan geçip giderek odaya geçen karısının gidişi ile kendine gelene kadar.

BİR AŞK HİKAYESİWhere stories live. Discover now