10. Geçmişe giden menekşeler...

90 7 2
                                    

Bölüm şarkısı; Nordista Freeze, Wysteria.

***

"Ben bu evde doğdum." Dediğinde dumura uğradım. Bu evde yaşadığını biliyordum ama bu evde mi doğmuştu? O zaman babası..?

"Babam Sergen değil." Yaşadığım rahatlama gözle görülürdü. Bir insanın aynı kan bağını Sergen'le paylaşması yeterince kötüydü. Bir tane dahası beni hasta ederdi.

"Sadece annem ve Sergen tanıştıklarında, annem çoktan bana hamileymiş. Sergen ona yardımcı olmak istemiş ve onu eve kabul etmiş."

"Ben altı aylıkken bu eve taşınmışız ve annemin bu evde geçen üç ayı harikaymış . Fakat ben doğduktan sonra işler değişmiş elbette."

Nehir burada duraksadı, dudakları aralandı ve kararsız kalmış bir sesle çıkartıp sustu. Biraz sonra devam etti.

"Sergen annemle evlenmek istedi ve annem..." Duraksayışında bir tereddüt vardı. Kısa kesmek ile uzun uzun anlatmak arasında kalmış gibi tırnaklarıyla oynadı.

"Annen de bu teklifi ne olursa olsun kabul etmek istedi."

"Kendi kızını, yeni doğmuş bebeğini evin bodrumuna kapatmak da ne olursa olsun paketine dahildi." Şoka uğradım.

"Benim annem..." dedi Nehir. "Seninki gibi değildi Akasya. Buradan hiçbir zaman kaçmak istemedi. Burayı, hastalıklı eşini ve onun çocuğunu hep çok sevdi. Sergen onu dövse de, onu mücevherlerle kandırırdı. Bu kadar basitti benim annem. Bazen mücevhere bile gerek kalmazdı, başka bir dayakla bile uslanırdı."

Derin bir iç çekti. Anlatmak zordu, kelimeler arasında bazen duraksıyordu ve sonraki cümlesini düşünürken gözleri doluyordu.

"Altı yaşıma kadar bodrumdaydım. Artık ağlamayacak, mızırdanmayacak yaşa geldiğimde annemler beni bodrumdaki sefil hayatımdan çıkarttılar. Bodrumda bir bakıcıyla beraber yaşarken, hayatın daha kolay olacağını bilseydim oradan çıkmak için bu kadar uğraşır mıydım bilmiyorum. Aşağıda televizyonumuz, yemeğimiz ve rahat bir hayatımız vardı. Dışarıya çıkmasam da bir artısı vardı bu durumun, kimseyle yüz göz olmuyordum. Sergen'de dahil."

"Sonra Sergen'le tanıştım. Benden sadece birkaç yaş büyük üvey abim Yuşa'yı görünce ne kadar şoka uğradığımı tahmin edersin muhtemelen. Ben doğduktan sonra beni bodruma, eski ve kullanılmayan bir eşya gibi atmışlardı ama sadece birkaç yaş büyük abime(!) bakmışlar mıydı? Çok öfkelendim, annemden nefret etmek istedim ama beni bu durumun iyiliğim için olduğuna inandırdı. O yaşlardaki çocuklar inanmaya aç oluyorlar zaten."

Omuz silkip önemsiz bir durummuş gibi bundan bahsetse de ne kadar boktan bir durum olduğunu hayal edemiyordum.

Annesi kendi öz kızı yerine, eşinin çocuğuna isteyerek bakıyordu. Hem de kızı bodrumda, karanlık bir hayat sürerken...

"Bir de, bilmiyorum, evin büyüsüne kapılıp gitmiştim. Onca güller, laleler ve pembe bir ev her kızın hayalidir herhalde. Barbie'nin Rüya Evi sanıyordum hatta ilk başta, kendimi çok havalı sanıyordum." Yutkundu ve bize yarının ne kadar güneşli bir gün olacağının haberini veren milyonlarca yıldıza bakarak devam etti.

"Bir sene boyunca bu rüya evindeydim. Ve ilk başta her şey gerçekten rüya gibiydi. Annem, Sergen ve Yuşa bana karşı iyilerdi. Annemi bu süreçte affetmem kolaylaştı."

"Ama sonra Sergen'in öfkesiyle tanışmaya başlayınca, rüya evi döndü kabusa. Sergen eve öfkeli geldiğinde vururdu, yemeğe geç kalırsam vururdu, bazen o masada oturmasının tek amacının bu olduğunu düşünürdüm. Birilerine emir yağdırıp, diktatörlüğünden bir kamçı vurmayı seviyordu."

wisteria [gxg]Where stories live. Discover now