Vuslat.. Bölüm 69

18.9K 807 113
                                    

Medyada; Sesler oyuncu kadrosu. <3

"
Bir gün karanlığın hayatına küçük beyaz bir ışık girer. Başta yadırgar karanlık, kabul etmez hayatına. Ama korur onu her şeyden. Avuçlarının arasına sıkı sıkı hapseder. Farketmez, asıl kendisinin yıprattığını görmez. Işık yine de vazgeçmez karanlıktan. Ama karanlık görmez bunu, görmek istemez. Çünkü o tüm Dünya'ya hükmedecek kadar siyahtır. Küçücük bir ışık ona ne verebilir? Hiç bir şey diye düşünür. Ama o ışık öyle güçlüdür ki, alt eder karanlığı, için de bulunduğu dünyasını. Yavaş yavaş kurtarır karanlığı siyahından. İçin de ki maviliği ortaya çıkarır. Ve mavi beyaza aşık olur...

Bu sabah...

Gözlerimi ağır ağır bir hastane odasında açtım. Gözlerimin aşina olduğu bu beyaz oda, hayatımın neredeyse her anını kaplamaya başlamıştı. Dipsiz bir kuyudan aydınlığa çıkarmışçasına, önce ufak bir panik dalgası bedenimi kapladı. Ne zaman buraya gelmiştim? Hayatımı takip edemeyecek kadar yorulmuştum artık. En son 6. Hissin notuyla ufak çaplı bir sinir krizi geçirmiş, sonra da Demir'in kucağına yığılmıştım. Stres insanın mekanizmasını bozan paslı bir çiviydi.

Sonra gözümün önüne Naz'ın cansız bedeni geldi. Yutkundum. Normal şartlar da günlerce yataktan çıkamazdım bu kan dondurucu olay yüzünden. Ama şimdi sanki bekliyormuşçasına kabullenmiştim. Üzüldüm, bu inkar edilemez bir gerçekti ama bunlar son değildi. Bize gelecekten bir fragmandı. Şimdi daha mı güçlüydüm? Yoksa daha mı alışkın?

Fısıltı halinde duyduğum seslerle gözlerimi tekrar yumdum.

"Ameliyat olsa?" Konunun tam ortasında ama en önemli yerinde gelmişti bilincim yerine. Bu İlker'in sesiydi. Sertçe nefes alan ise Demir'in.

"Ameliyat olursa masadan kalkma şansı yüzde kaç biliyor musun?" Yutkundum. Demir bunu İlker'i azarlayarak söylemişti. "Yüzde seksen!"

Yüzde yirmilik bir yaşama şansım vardı. İnsanlara hayatlarına devam etmelerini söyleyen şu sayısal araştırmalar, çok acımasızcaydı. Her zaman bir umut olurdu değil mi? Gözlerimi usulca açtım.

"Peki ya ameliyat olmazsam?" Diye sordum, İlker'e sorma hakkı tanımadan. Gözler aniden bana döndü. Bu gözler telaşlıydı. Sanırım duymamam gereken -aslında en çok benim duymam gereken- bir şeye kulak misafiri olmuştum.

"Uyandın mı? Nasıl hissediyorsun?" Diye konuyu değiştirmeye çalıştı Demir. Kolumda ki seruma baktım. İnce bir sızı vardı tam oradan, kalbime doğru ilerleyen.

"Peki ya ameliyat olmazsam?" Direttim. Sorumun cevabını almadan da diretmeye devam edecektim. Demir yanıma gelip seruma bağlı olan elimi tuttu.

"Şimdi dinlen güzelim, konuşuruz." Gözlerimiz birleşti. Bende ki kızgınlığı farketmiş olacak ki, elimde ki eli sıkılaştı.

"Peki ya ameliyat olmazsam?" Dişlerimin arasından çıkmıştı bu sefer ki sorum. Cevap vermeliydi. Mavi gözler İlker'i buldu sonra, bunun anlamı açıktı. Yalnız konuşmak istiyordu. İlker bir şey demeden sessizce odadan ayrıldı. Ama bakışları bir şeyleri gizler gibiydi.

Belki de duymamalı, hatta gözlerimi hiç açmamalıydım. Bazı şeyler duymadan daha iyi olabilirdi. Ama ben zaten bazı şeyleri görebiliyordum. Bu aralar fazla başım ağrıyordu ve garip şekilde ellerim titriyordu. Demir'e bunu farkettirmemek için fazla çaba harcamıştım. Sonucu ise yine bir hastane odası olmuştu.

"Sürekli senin ne kadar inatçı biri olduğunu unutuyorum!" Dedi bıkkınca. Sarı saçlarını tek bir harekette dağıttı. Ben ise sadece onu izliyordum.

Sesler - Karanlık Mavi ♣Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin