Hüsran.. Bölüm 66

18K 815 106
                                    

Medyada; Yüsra <3
'
Apansız gelir hayal kırıklığı. İçiniz de bir yerlere ağır ağır kağıt kesiği gibi keser. Bu yüzdendir başta ne olduğunu anlamayız. Acısı sonradan ince bir sızı halinde yayılır bedenimize.

En büyüğü ise, insanın kendine duyduğu hayal kırıklığıdır. Yaptığımız hatalar, yanlış düşünceler, ön yargımız. Bunlar yaşatır bize hayal kırıklığını. Kendimizden beklemediğimiz, asla yapmam dediğimiz şeyleri yaparız. Sonu acı olur. Sonu hüsran.

Zihnim yaşatmıştı bana bu duyguyu. Ilk kez duyduğum seslerden emin olamıyordum. Duyduklarımın doğruluğuna inanmayı deli gibi istiyor ama doğru olmadığını biliyordum. Zihnim ilk defa bu kadar bocalamıştı. Ben gördüklerimin gerçekliğine o kadar inanmıştım ki, aksini reddediyordum. Peki ya Demir? O bana ne kadar inanıyordu?

Hayal kırıklığım beni bir battaniye gibi sarmış, içinde hapsetmişti. Üşüyordum. Bu yüzden sarıyordum bedenime bu katlanılamaz duyguyu. Ona tutunuyor, arkasında saklanıyordum. Kafamı çıkarsam sanki herkes deli olduğumu düşünecekti. Bu yüzdendi kaçışlarım.

Bir tireme dalgasıyla gelen sıcaklıkla inledim. Tüm bedenim sarsılıyordu sanki. Gözlerimi güçlükle açmaya çalıştım ama bir türlü başaramadım. Göz kapaklarımın üzerinde tonlarca ağırlık varmış gibi hissediyordum. Bir kez daha istemsiz inledim. Güçlü kollar beni kendine çekip güvende olduğumu hissetmemi istermiş gibi sarıldı.

"Şşt" diye fısıldadı kulağıma. Kuruyan boğazımı ıslatmak için bir kaç kez yutkundum. Yanıyordum. Bunun yanında titrememe engel olamıyordum. Parmak uçlarım buz gibiydi.

"Neredeyiz?" Diye sordum sesim fısıltıdan farksızdı. En son İzmir'de Demir'in kollarına yığılmıştım ve gerisini hatırlamıyordum. Karanlık bir odadaydık ve görünüşümün bulanıklığından nerede olduğumuzu algılayamıyordum. Sanırım gece olmuştu. Zifiri karanlık duygularımı yutmak için odanın tamamını kaplamış gibiydi.

"Evimizde." Dedi. Yorgun çıkan ses tonuyla bir kez daha yutkundum. Ne zaman buraya gelmiştik? Ben kaç saattir uyuyordum? Kafamı bir toparlasam her şey düzelecek gibiydi ama bunu yapacak gücüm yoktu. Korku göğüs kafesimde atmaya başladı.

"Nasıl?" Diyebildim sonunda. Telaşlanmıştım. Bu gördüklerim bir rüya olabilir miydi? Gerçekliğimi yitiriyordum.

"İzmir'de kendini kaybettin. Sakinleştirici yaptılar. Yaklaşık on saattir uyuyorsun. Belki daha fazla. Bir araba kiralayıp İstanbul'a döndük. Iyisin güzelim. Geçti." Demir'in kısa özetinden sonra aydınlandı düşüncelerim. Geçen neydi? Belki de her şey yeni başlıyordu bizim için. Demir'e iyice sokuldum. Hastalığım zamanında her gün gelir bana zamanı kaybetmemem için böyle şeyler söylerdi. Saati, tarihi, o gün yaşanan olayları. Gözlerimi yumdum.

"Üşüyorum." Elini alnıma koydu. Sessizce iç çekti. Sıcaklığı titrememi engelliyordu. Ona delice sokuldum.

"Ateşin var. Yataktan çıkma ilaç getireceğim." Dedi ve kalktı. Ani bir soğuk hava dalgasıyla ürperdim. Onun yokluğunu dolduracak hiç bir etken yoktu. Yorgana sıkıca sarıldım. Gözlerimi yumup bunların geçmesini bekledim. İçimi bir yerleri sıkıştıran duygu yoğunluğu kabarıyordu. Bunun adı tükenmişlikti.

Savaşmıştım. Başıma gelen her olayda son gücüme kadar hemde. İlk kez bu kadar yorgun düşmüştü bedenim. Sonun da oda pes etmişti işte. Sıcaklık dudaklarımdan dökülüyor oradan elime vuruyordu. Ufak ufak yanıyordu tenim her nefes alışverişimde. Halsizliğimi yenmek için yatakta doğruldum. Bütün bedenim ağrıyordu. Sanki tüm vücudum çürük içindeydi ve hareket ettikçe acıyordu. Ağlamak geliyordu içimden sarsıla sarsıla. Bütün dertlerimi göz yaşımla beraber dökmek.

Sesler - Karanlık Mavi ♣Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin