11. BÖLÜM

27 3 42
                                    

"Mustafa Alp geri dönüyor." Dedi Babaannem. Geri dönüyor derken? Mersine geri mi dönüyordu?

"Ne demek geri dönüyor Babaanne? Emin misin?" Diye sormadan edemedim.

"Yok değilim. Ay kızım emin olmasam söyler miydim sana? Odada öyle otururken telefonu çaldı çocuğun, sonrada bir an geri döneceğini söyledi. Şaşırdık kaldık valla." Dedi. Mustafa Alp acil bir şey olmasa gitmezdi. Yurtta birine bir şey olmuş olabilir miydi?

Bir dakika bugün beni Sibel aramıştı. Allahım yoksa Yağmura bir şey mi olmuştu?

"Tamam tamam ben şimdi geliyorum." Dedim ve Babaannem bir şey demeden telefonu kapattım.

"Adem benim acil gitmem lazım. Sen burdan tek başına eve gidersin demi?" Diye sordum. Evet aynı yere gidecektik ama ne olduğunu soracaktı. Açıklama yapamayacağıma göre tek gitmem lazımdı.

"Tamamda ne oldu ki?" Diye sordu. Gerçi ne olduğu her türlü sorardı.

"Önemli bir şey değil ya. Sonra anlatırım." Bu Ademe söylediğim ikinci yalanımdı. Yani beyaz yalan diyelim.

"Tamam sen git. Dikkatli ol ama." Dedi. Kafamı sallayıp koşmaya başladım.

Mustafa Alp neden gidiyordu?

Buraya ne için gelmişti ki bu kadar kısa süre içinde gidiyordu?

Ailesi için gelse bu kadar kısa süre içinde gitmezdi bence. Benim için gelse beni geri döndürmeye çalışır, ki bunu yaptı ama başaramadı.

Off! Bu çocuk yine neler karıştırıyordu?

Mahalleye geldiğimde Mustafa Alp'i arıyordum. Umarım evde değildir çünkü şuan deli gibi neden gitmek istediğini merak ediyordum!

Gerçi gitmek istemesi neden bu kadar umurumdaydı ki?

Bananeydi sonuçta naparsa yapsın. Ama gitmek istemesinin yurtla bir alakası olabilirdi. Sonuçta o bir polis ve yurttakileri korumak için geldi.

Her ne kadar koruma olayını sevmesem de bunu şuan kabullenmiştim.

Bir yandan düşününce Mustafa Alp buraya nasıl gelmişti. Saliha Hanım böyle bir şeye izin vermezdi.

Allahım inanamıyorum! Böyle sorular neden yolda aklıma gelmedi de şimdi geliyor!?

Mustafa Alp'lerin evinin önüne geldim ve binaya girdim. Girişte oturdukları için binaya girince evleri hemen karşıdaydı. Mustafa Alp'in ayakkabısını gördüğümde sinirden offladım, şimdi ne yapacaktım?

"Offf. Gerçekten eve girecek zamanı mı buldu!!?" Diye homurdandım.

Ve aklıma bir şey geldi. Tabii ya camdan ona seslenecektim. Ama odasını bilmiyordum?

Yapacak bir şey yoktu. Deli gibi merak ederken odayı falan düşünemezdim. Tutturmaya çalışacaktım!

Binadan çıkıp arka bahçeye geldiğimde önümdeki iki cama baktım. Allahım hangisiydi?

KAFAMDA İKİ CAM HEP ÇELİŞTİM DİYORUZZ...

Soldaki odaya baktığımda perdesinden içerisi görünüyordu. Duvarı pembe bir odaydı. Tabii yaa bu Tuğba'nın odası olmalıydı.

Yaşasın!! Bulmuştum.

Yerden taş alıp sağdaki cama attığımda camı açan olmadı. Taş küçük geldi herhalde diye düşünüp bir daha açtığımda birde ne göreyim!

Tuğba camı açıyordu. O beni görmeden hemen duvara yaslandım.

"Allah Allah. Yanlış mı duydum acaba?" Diye kendine soru soruyordu. İnanamıyorum yani,bütün sevincim boşu boşuna olmuştu.

ZAMANSIZ ZAMANWhere stories live. Discover now