10. BÖLÜM

26 3 6
                                    

"Dikkat et keçi."

Şaka mıydı bu? Artık gerçekten tesadüf müydü, kader miydi? Bilmiyordum.

"Mustafa Alp?" Dedim ve bakışlarını odadan çekip bana baktı.

"Efendim güzelim." Dedi. Tanrım bana güzelim mi demişti? Nerden güzeli oluyordum?

Beni tuttuğu elini itip kendimi toparladım. Tamam evet ailesinin Yalova'da yaşadığını söylemişti, ama aynı mahalle olmak şaşırmama sebep oldu. Anlamıyorum. Neden her yerde karşılaşmak zorundaydık?

"Senin burda ne işin var?" Diye sordum ama bana sırıtıp baktı. Burada yaşadığımı biliyor olabilir miydi? Ama hayır, Umut ben gittikten sonra geldiklerini söylemişti. İmkansızdı.

"Burası benim evim." Dedi. Şoku atlatamadığım için hala bön bön ona bakıyordum. Elini saçlarıma atıp, saçlarımı karıştırdı.

"Sana kader olduğunu söylemiştim. Şaşırmayı bırakta içeri gir." Deyip gitti.

Bir kaç dakikada anca toparlanabilmiştim. Ardından adımlarımı oturma odasına attım ve içeri girdim. İçeri girdiğimi gören Mustafa Alp gülmüştü. Allahım şimdi onun ailesiyle mi tanışacaktım? Sanırım kafayı yiyeceğim!

Bana bakan Babaannem kaş göz işareti yapınca büyük ihtimalle Mustafa Alp'in Babaannesinin elini öpmemi istemişti. Anlayınca Babaannesine döndüğümde kadın beni çoktan süzüyordu.

Adımlarımı karşısına attığımda elini uzatmıştı. Elini öptüğümde konuşmaya başladı.

"MaşAllah maşAllah. Torununda çok güzelmiş Nuriye." Dediğinde kısaca teşekkür edip Babaannemin yanına oturdum.

"Saol Naciye saol. Nasıl gidiyor görüşmeyeli?" Demişti Babaanem. Pek yakın görünüyorlardı. Bu hoşuma gitmedi.

"Kız daha dün görüştük ya." Dediğinde Ademin Babaannesi Fatma Teyze gülmüştü.

"Onun kafası gidiyor arada." Dedi Fatma Teyze. Yalnız Ademin burada ne işi vardı? Abimde gelmemişti. Sahi o neredeydi?

Babaannemi dürdüttüğümde bana baktı.

"Abim nerede?" Diye sorduğumda Babaannem, arkadaşlarının onu aradığını ve gittiğini söyledi. Ardından Adının Tuğba olduğunu öğrendiğim kız kahveleri getirmişti. Tuğbayla Mustafa Alp birbirlerine niye bu kadar çok benziyorlardı?

Ne? Yoksa kardeşler miydi?

Tuğba son kahveyi bana verdiğinde bana tebessüm edip yerine oturdu. Beklemediğim için sadece yüzüne baka kalmıştım.

"Kız. Senin bu övdüğün oğlan bu uşak midur?" Diye sormuştu Fatma Abla. Şivesi kaydı yine.

"He odur. Bugün geldi oda." Mustafa Alp ayağı kalkıp Fatma Abla ve Babaannemin elini öpüp kimseye çaktırmadan bana göz kırpıp yerine oturdu. Ona gözlerimi belerttiğimde bana bakıp yine göz kırptı. Önüme döndüğümde Tuğba'nın bize olan bakışlarını gördüm.

Allah'ım! Nolur bir şey anlamamış olsun. Bir de ona açıklamak zorunda kalmayayım. Babaannemlerin hiç bir şeyden haberi yok. Mustafa Alp bunu biliyor muydu emin değilim. Umarım biliyordur. Ve umarım kimseye söylemez.

Kahvemizi içip eve gittiğimizde çıkarken Mustafa Alp'in yüzüne dahi bakmamıştım. Böyle bir şey olacağını asla beklemiyordum. Hepte beklemediğim şeyler olurdu zaten.

Umut odaya bam diye girdiğinde yerimden zıpladım resmen. Bu çocuk neden hep böyleydi?

"Umut! Ne yapıyorsun? Ödümü kopardın!" Diye cırladım resmen.

ZAMANSIZ ZAMANWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu