1. Bölüm

53.8K 1.4K 98
                                    

 Yeni kitabım hayırlı uğurlu olsunn🥳

Umarım "Ayana" kadar sevilir. Sizlerle buluşturmak için sabırsızlandığımdan duyurduğumdan daha önce yayınlıyorum. Yorumlarınızı sabırsızlıkla bekliyorum 💕

21 yaşımda hayat beni hiç bilmediğim bir yere sürüklemişti. Hayatımdaki aksilikler üst üste gelmiş ve depresyona girmiştim. Bunun sonucunda gittiğim bir barda birlikte olduğum adamdan hamile kalmıştım. Bebeğimin babası Emir Asaf DAĞLI. Hatrı sayılır bir zengindi kendisi. Yanına ilk gittiğimde para için saçma oyunlara kalkıştığımı söyleyerek göndermişti. Daha sonra ise istersem doğurabileceğimi fakat kendisinin bir bağı olmayacağına dair haber yollamıştı. Yaa öyle de insaflıdır kendisi!

Bebeğimi doğururken ona soracak değildim. Zaten her türlü doğurmaya karar vermiştim. Bir cana kıymak asla yapabileceğim bir şey değildi. Zamanlaysa şükür sebebim olmuştu bebeğim. Berbat giden hayatımda bir umudum vardı. Gerçekten de şansım olmuştu oğlum. Onu öğrendiğimden beri işlerim de yolunda gitmeye başlamıştı. Kaybettiğim işimin yerine çok daha iyisine sahip olmuştum. Yurtdışındaki can dostum İpek dönmüştü. Birlikte önceki evimden çok daha iyi bir ev tutmuştuk. Aylar sonunda ise biricik oğlumu kucağıma almıştım.

Şimdi ben 23 yaşında bir anneydim. Oğlumsa henüz iki yaşında hayat savaşına başlamıştı. Lösemi tanısı konmuştu. Tek çarem ise hiçbir sorumluluk almayacağını iddia eden Emir Asaf Dağlı'ydı. Benim değerlerim uymamıştı oğluma. Belki babasının uyar umuduyla evinin kapısındaydım. Yapmam dediğim her şeyi bir bir yaptırıyordu hayat bana.

Kapı açıldığında bir hizmetli vardı karşımda. "Buyurun?" Sorgular bakışlarına karşılık tuttuğum soluğumu bırakarak konuştum. "Benim Emir Asaf ile görüşmem gerekiyor. Evde mi acaba?"
" İsminiz neydi?" " Hira. Hira Göksu." Kadın beklememi söyleyerek kapıyı kapatmıştı. Aradan geçen zamanın ardından kapı tekrar açılmış ve kadın Asaf'ın benimle görüşmeyeceğini söylemişti. Kaşlarım sinirle çatılırken kadını iterek içeriye girdim. Daha önce geldiğim için bildiğim salona daldığımda koltukta otururken buldum.

"Sen nasıl bir insansın ya?!"

"Sana daha önce söylemiştim. Para istiyorsan eğer- "

"Ben de sana daha önce söylemiştim! Derdim para falan değil anla artık! Oğlum ölüyor benim! "

"Ne?" Önce lafını kestiğim için sinirle çatılan kaşları, oğlumun ölmek üzere olduğunu söylediğimde şaşkınlıkla havalanmıştı.

"Bak paran umrumda değil. İki sene sonra yeniden gelmemin tek sebebi oğlumun hastalığı. Lütfen... Senden sadece bir test yaptırmanı istiyorum. Yalvarırım..." Oğlum gözümün önüne gelirken göz yaşlarım da akmaya başlamıştı. Ayağa kalkıp kolumdan tutarak kalktığı yere oturtmuştu.

"Dilek! Su getirin!" Elinde su dolu bardakla koştura koştura bir kız salona girmişti. Asaf elindeki bardağı alarak bana uzatmıştı. Titreyen ellerimle suyu içerken biraz olsun sakinleşmiştim. Kız tekrar çıktığında Asaf dikkatle suratıma bakıyordu.

"Şimdi düzgünce anlat şunu. "

Başka bir zamanda olsak soğukluğuna göz devirebilirdim fakat şu an kesinlikle o zaman değildi. Yusuf'a lösemi tanısı konulduğunu, benim iliğimin uymadığını ve bu yüzden ona geldiğimi anlattım. Şaşırtıcı bir şekilde kabul etmişti. Söz verdiği gibi de akşam hastaneye gelmiş ve gerekli testleri yaptırmıştı. Ben oğlumun yanına, eve giderken arkamdan seslendi.

"Hira." Döndüğümde oldukça yakınımdaydı. "Efendim."

"Yarın sabah birlikte gelin."

"Kimle?"

Bî- misâl HayatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin