ölmezdim.

90 11 0
                                    

Gözümü açtığımda kendi odamda, başımda babam ile yatıyordum. tekrar söyleyeyim, babam. Benim kabusum,beni "erkek adam olacaksın" diye diye çocukluğumu, ergenliğimi mahveden adam.
Asker olduğu için eve çok gelmez, evde olmadığında hayatımın en güzel zamanları olmasada güzel anlar yaşarım, ama eve gelince ve beni zorla o tartıya çıkartınca her şeyden nefret ederim.
Kriz geçiririm ve yüz karası ilan edilirim, kilom yüzünden utanç kaynağı ilan edilirim, derslerim iyi olsa bile başarısızımdır. Asla yeterli "adam gibi adam" bir oğul olamadım. Sert değilim, yapılı değilim, barzo değilim. Beni ittikleri kişilikten kaçtım her daim, bana göre değildi.

Gözlerimi geri kapatıp uyuma numarası mı yapsam diye düşündüğüm anlarda, babamın beni yakamdan tutup ayağa kaldırması bir oldu. O an fark ettim, kabusum başlıyordu.
Yakamdan bırakmadan beni odamda duran tartıya çıkardı. Ağlamamak için kendimi yiyordum, çok gergindim. Kilo almışsam ve babam beni yedirirse, dahada kilolu olurdum. Bunun olmaması gerekiyordu.
Babamın soluklarını duyuyordum,fazlasıyla sinirliydi.

Tartıda yazan sayı gülümsememe yetmişti, 38, 7.

Gülümsemem çok sürmedi, yanağıma inen tokat fazlasıyla canımı yaktı. Yere düştüğüm dakikalarda ruhum çekilmiş gibiydi. Tekrar yakalarımdan tutulup ayağa kaldırılırken babam bana bağırıyordu.
"nefret ediyorum senden! Oğlum falan değilsin sen!"
Klasik sözleriydi bunlar. Beni sürükleyerek odadan çıkartırken bir şey diyemedim. Yeni yeni fark ediyordum, akşam olmuştu ve annem sofrayı kurmuş, tencereyi masaya getiriyordu. Bizi görünce yutkundu ve mutfağa adımladı. Babam beni zorla sandalyeye oturtup tencereyi açtı, yemeği tabağıma koymaya başladığında hâlâ hakaretler ediyordu. Biliyorum baba, ben iğrençim.

Benden ses gelmeyince masada olan kaşığı yemeğe daldırdı ve ağzıma soktu. Midem bulanıyordu, sakin olmam gerekiyordu. Üçüncü kaşıktan sonra ağlamaya başladım. Kilo alıyordum... Bana ağlaya ağlaya o tabağı yedirdikten sonra öğürerek ayağa kalktım. Kapıya doğru koşarken kendimi hızla dışarı attım. Ağlamam durmuyordu. Midem sürekli ağzıma geliyordu. Birkaç saniye sonra dayanamadım ve kustum, yalnızlığımı dibine kadar hissettiğim bir andı. Tamamen içimi boşalttıktan sonra derin bir nefes alıp yanda duran çeşme ile ağzımı temizledim. Derin nefesler eşliğinde yürümeye başladım, adımlarım nereye götürüyorsa oraya doğru yürüdüm.

Ne kadar zaman geçti bilmiyorum, işlek bir caddeye geldiğimde kenarda duran marketten bir su aldım, metabolizma hızlandırıyordu sonuçta. Suyu açmamla birinin beni kolumdan tutup bir bina arasına çekmesi bir oldu. Chanyeol sandım, kısa bir an mutlu olacaktım ki kapşonunu indirine kadar.

Oh Sehun.

Gördüğüm beden beni fazlasıyla huzursuz hissettirdi, bana fazlasıyla yakındı ve bu hoş değildi. Birkaç saniye suratıma baktı ve sırıttı.

"ee baekiecik? Yattın mı chanyeol'ünün altına?"

Dediği ile beynimden vurulmuşa döndüm. Neyden bahsediyordu cidden? Ben sürtük değildim.

"neyden bahsediyorsun sehun?"

Yüzündeki gülümse daha da büyüdü ve mümkünmüş gibi bana daha çok yaklaştı. Kulağıma doğru eğildi, beni tutan eli yavaşca kalçama kaydı. Bir şey yapamadım korkudan, kendimden bir kez daha nefret ettim o an.

"korkuyorsun sanki ha? Bu kadar korkulacak bir şey yok güzelim. Asıl korkulacak şeyi görmek istersen ayrı tabii."

Bu adam midemi bulandırıyordu, babamdan daha çok olmasada midemi çok bulandırıyordu. Benden ses gelmeyince eli yavaşca kalçamı sıktı. Hareketlenip ondan kurtulmaya çalıştım.

" benim canımı sıkmak istemezsin. Seni kelepçelememi mi istersin yoksa? Alışkınsındır sen tabii."

Bu adam kesinlikle deliydi.








You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Aug 30, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Eating disorder : chanbaek Where stories live. Discover now