Islak Islak.

180 21 5
                                    

Şarkı, Barış Akarsu - ıslak ıslak

Güzel sanatlar okumak... İnsanlar "yaa ne güzel, resim çiziyorsunuz çok basit."
Diyerek yorumladığı, ama anamın ağladığı bölüm. Bir kere, sınava 20bin kişi girse bile 40 kontenjan vardı, o 40a gireceğim diye lise hayatım boyunca çalıştım. Ha, başarmıştım ama uykusuz gecelerim çoktu. Resim yapmak, ruhumu dinlendiriyordu ve açlığımı umutturuyordu. Açlık demiştim değil mi? Ruhsal açlık. Yoksa karnım asla acıkmazdı, şişkolardan biri olamazdım acıkıp.

Sabah otobüse yetişeceğim diye usain bolt gibi depar atmıştım. Sonuç olarak, taşı takılıp yeri boylayan bir beden.
Kendimi yerden kaldırırken insanların bakışlarını görüyordum. Kapşonumu çekip bindim ve bir direğe tutundum. En küçük bir harekette savruluyordum ama sorun değildi bu. Çirkin bedenim bugün fazla narindi sadece.

Okulun durağına geldiğimde, hızla indim ve fakülteye doğru adımladım. Konservatuar, güzel sanatlar ve edebiyat fakültesi yan yanaydı. Aklıma dank etti, chanyeol konservatuarda olduğunu söylemişti, BURALARDA MIYDI YANİ? hızla binama doğru adımlayıp dersleri kontrol ettim. Artistik anatomi.... Belam olan ders. hayır baekhyun saçmalama, burası için 4 seneni feda ettin. Büyük binanın kapısında bana el sallayan ikiliye doğru ilerledim. Jongin ve kyungsoo, liseden beri arkadaşımdı. Jongin moda tasarım bölümüne girmişti, kyungsoo ile aynı bölümdeydik. Klasik selamımızı yaptıktan sonra içeriye girdik. Kafeteryaya doğru adımlarken garip hissediyordum, ama açıklayamadım. Ortak olan yerimizdi burası, üç fakültenin öğrencileri vardı. Her zaman oturduğumuz yere geçtik ve Jongin kahve almaya gitti. Geldiğinde bana uzattığı americanoya bakıp gülümsedim. 2 kalori, biliyordu bu takıntımı.

kahvemden bir yudum alırken düşündüğüm tek şey içersem ya karnım şişerseydi? Şişkolara benzemek istemezdim. Ya da içtikten sonra kussam? Fena olmazdı, sadece biraz baş dönmesi eklenirdi günüme. Bunun sorun olmayacağını düşünüp bir yudum aldım ve hararetle konuşan ikiliye değdirdim bakışlarımı. Kyungsoo, oldum olası severdi jongini hiçte belli etmezdi. Hatta öyle bir şey ki, jongin bir süre kyungsoonun kendisinden nefret ettiği sanıp üzülmüştü... Salak çocuk.

Dedikleri şeyleri gram dinlemezken kulaklarıma artık tanıdık olan bir ses ilişti. Kapı tarafına döndüğümde dün ki çocuk ( tamam böyle diyince garip oluyor, biliyorum.) park chanyeol, kapıda sahne sanatları okuyan ve çoğu kişinin tanıdığı oh sehun ile konuşuyordu. Güzel çocuktu, uzun boyu ve biçimli kaşları ile her kızın ve erkeğin beğeneceği tipteydi, sikeyim ki ben öyle değildim. Kızları umursamıyordum, erkekler bile
hastalıklı gözüyle bakardı bana. Hasta değildim, sadece küçüktüm o kadar. İnsanlara bunu anlatamazdım, travmalarım yüzünden tonlarca kilo vermiştim. Ama hâlâ iğrençtim, böyle olmayı ben seçmemiştim. Ne olurduda oh sehun gibi olsaydım, hem uzun boyluydu, ben yerden bitme sayılırdım.

Gözlerimi kapatmış ne ara bittiğini anlamadığım kahvenin boş midemde dolanması hissetmiştim. Acilen tuvalete gitmem gerekiyordu, yoksa buraya içimi boşaltabilirdim. Yerimden hızla fırlayıp bir üst katta bulunan tuvaletlere doğru ilerledim. Girdiğim gibi kapısı açık olan bir tanesine girip kapıyı kitlemiş, klozete eğilip bulanan midemi temizlemiştim. Yaklaşık 10 dakika kadar sürmüştü bu, ve boğazımın acıdığını fark ettiğimde titreyen bacaklarımla ayağa kalktım. Sifonu çekip kitlediğim kapıyı titreyen ellerimle zar zor açıp muslukların olduğu yere ilerledim. Yüzümü iyice yıkamış, ağzımı çalkalamış bir kaç saniye soluklanıp yandan koparttığım bir kağıt havlu ile yüzümü silmiştim. Bir kaç saniye sonra duyduğum adım sesleriyle kapıya doğru döndüm, gördüğüm beden ile yorgunlukla gülümsedim.

Park chanyeol, endişeli bir ifadeyle bana bakıyordu. Tamam, doğrusu birilerinin beni umursaması oldukça hoşuma giderdi çünkü şu ana kadar jongin ve kyungsoodan başkası beni önemsememişti. Adımlarını bana daha da yaklaştırıp elini alnıma, ardından yanaklarıma koydu. "bu istemeyerek olan bir kusma değildi, değil mi? Kendini kusturdun"
Şaşkınlıkla dinliyordum karşımda ki adamı, neden bu kadar iyi biliyordu her şeyi? Eskiden benim gibi miydi diye düşünmeden edememiştim.

"yapma bunu baekhyun, benim için yapma. Çok güzelsin, bir çiçek gibisin. Ama kendini solduruyorsun ve ben bunu istemiyorum. Bütün güzelliğin ile ışıl ışıl parla çiçeğim. Böyle ıslak gözlerle bakma bana.. "

Ağlıyor muydum? Ellerimi gözlerime gördüğümde fark etmiştim ıslaklığı. Her şeyden önce, park chanyeol gerçekten beni ilk defa dün mü görmüştü? Dün tanıştığım birine göre fazla duygulu bakıyordu bana. Ağlamamak elde değildi ki.

Eating disorder : chanbaek Where stories live. Discover now