8 (Burak)

15.5K 981 227
                                    

Geçmiş..

Karanlık bir sokaktaydım. Nereye gittiğimi bilmeden, yürüyordum. Durdum ve korkuyla etrafımı seyrettim. Şu hayatta en korktuğun şey ne, diye sorsalar cevabım, kesinlikle 'karanlık' olurdu. Peki, ne işim vardı benim gece gece, burada, bu karanlık sokakta? Ne diye çıkmıştım ki evden? Ya da hiç çıkmamış mıydım? Rüya falan mı görüyordum? Sorular, sorular...

"Burak" diye bir ses duydum. Kafamı sağa doğru çevirip, sesin geldiği yöne baktım. Sanırım beynim, bana oyun oynuyordu. Eve gitmeliyim diye düşündüm. Tam adım atacaktım ki, aynı sesi tekrar duydum. Adımım havada asılı kalmıştı.

"Burak"

Bu sefer ses, tam arkamdan gelmişti Kafamı hızla arkaya doğru çevirdim. Endişem boşa değildi. Biri tarafından takip ediliyordum. O kişi tam karşımdaki duvarın arkasındaydı. Gizlenmeyi tam becerememişti. Vücudunun yarısı bu taraftayken, yarısı duvarın arkasındaydı. Saklandığını sanmıyorum. Yüzünü tam seçemiyordum ama kapüşonundan dışarıya çıkmış saçları, onun kız olduğunu düşünmemi sağladı. Ve, benimle aynı kıyafetleri giymişti.

"Burak" dedi tekrar, bana arkasını dönüp koşmaya başlarken. Bu sesi bir yerlerden tanıyordum. "Hey, dur!" Neden yaptığımı bilmeden, ben de arkasından koşmaya başlamıştım. Kız çok hızlı koşuyordu, bu şekilde ona yetişmem imkansızdı.

Eve dön. İç sesimi umursamadan koşmaya devam ettim. Bu kız da kimdi böyle, ismimi nereden biliyordu? Ne işi vardı bu saatte, burada? Benden ne istiyordu?

Bir süre sonra koşmayı bıraktım. Çok yorulmuştum ve soluklanmam gerekiyordu. Kızın izini kaybetmiştim. Kız diyorum da, bir kız nasıl öyle koşabilir ki? Nefesim bir yerime kaçmıştı, boğuluyor gibi hissediyordum. Tuhaf tuhaf hırıltılar çıkıyordu boğazımdan.

Bir dakika, bir dakika... Bu hırıltılar bana mı aitti gerçekten? Emin değilim. Kafamı korkarak arkaya doğru çevirdim. Son gördüğüm şeyse bir çift kırmızı göz oldu. Tövbest!

💥💥💥💥

Gözlerimi, kokuşmuş bir yerde açtım. Şöyle bir, etrafa bakındım. Hamam böceklerinin gezip durduğu, tavanı çökmüş, duvarları abidik gubidik yazılarla dolu olan, pis bir yerdeydim. Cehennemde de mi writer varmış. Kendi dediğime güldüm. Ellerim, ayaklarım bağlıydı ve ben, şu durumda bile gülebiliyorum. Sıkıntı yok. Gerçekten, hiç sıkıntı yok. Saçmalamakta master yapmıştım. Saç-malanmaz, taranır. Biri beni öldürsün.

Birden kapı açıldı ve içeri, siyah kar maskesi olan biri girdi. "Merhaba Burak." dedi karşımdaki sandalyeye otururken. Bu beni çağıran kişinin sesiydi. Sesinin inceliği kulaklarımı tırmalamıştı. Yüzümü buruşturdum. "Ne istiyorsun?" Az önce korkudan altına *ıçan ben değilmişim gibi, sert söylemiştim bunu.

"Sakin ol." dedi karşımdaki kişi. "Sadece seninle konuşmak istedim." Ses tonundan, benimle dalga geçtiği bariz belliydi.

"Sadece konuşmak mı? Bunun için mi bağladın beni? Bağlamadan da konuşabilirdin. Merak etme, insan yemiyorum." Bu sefer kahkaha attı. Bu, yüzümü daha çok buruşturmama sebep olmuştu. Bir de, şarkı söylediğini hayal etsenize.

"İnsan yemediğini biliyorum." dedi. "Senden bir şey istiyorum Burak."
"Neymiş o?" dedim, kaşlarımı kaldırarak. Beni kaçırıp, bağlayacak kadar büyük olan şey neydi acaba?

"Bana gelmen."

"Nasıl?"

"Beni çağır Burak" dedi. Ses tonu değişmişti. "Beni çağır ki, sana istediğin hayatı verebileyim. Beni çağır ki, seni Lara'ya kavuşturabileyim."

Gözlerim büyüdü. Bu kız her kimse, Lara'yı sevdiğimi biliyordu ve bunu Handsome'a söyleyebilirdi. Arkadaşımla aram bozulabilirdi. Peki bunu, nereden biliyordu. Ben duygularımı kimseye açmamıştım ki. Bu kız nasıl öğrenmişti? Yoksa...

"N-nerden biliyorsun?" diye sordum. 'Aağğhhh' diye bir iç çekti. "Ben herşeyi bilirim Burak." dedi. Ve ekledi. "Beni çağır. İsmim Berenice." O ne lan? Gavurun tohumu.

"Bereniceee." dedim e'leri uzatarak. "Hee, ne oldu şimdi?" diye ekledim, neden böyle bir şey yaptırdığını düşünürken. İç sesimin 'Burak'ı da kaybettik' demesini umursamamıştım.

"Gel beni kurtar diyeceksin." Biri, şu kadına boğazımın ağrıdığını, söyleyebilir mi? Neyse. Sıkıldım. Söyleyeyim de, beni bıraksın bari. 'Belli ki deli.' diye düşündüm. En iyisi bulaşmamak. İpler sıkıydı ve her yanım ağrımıştı. Buradan çıkmam gerekiyordu.

"BERENİCE, GEL BENİ KURTAR!!" diye böğürdüm.

Ve o an, bir patlama duydum. Yerimden zıplamıştım. Etrafı gri bir sis sarmış sonra da, geri eski haline dönmüştü.

Gözlerim Berenice'yi aradı. Hain kadın, beni burada, böylece bırakıp gitmiş miydi? Onun sorunları vardı. Bana nasıl bir şey olmamıştı, aklım almıyor. Sandalyeyi çivilemişlerdi sanki buraya. Gözlerimle etrafı taradım. Neredeydi yahu, bu kadın?! Yer yarılmıştı da, dibine mi girmişti?

"Burdayım." dedi aynı ses, önüme geçerken. Karşıma çöktü. Kar maskesini çıkarmıştı. Gözleri kırmızının bilemediğim kaç tonuydu. Ben şaşkınlıkla onu izlerken o, boş gözlerle bana bakıyordu.

"Beril." dedim şok olmuş bir şekilde. Onun ise yaptığı tek şey elimi tutup, beni kendine doğru çekmek oldu.

ANAHTAR "Handsome" Where stories live. Discover now