4 (Emir)

15.7K 1K 283
                                    

Görseldeki yakışıklı Emir'imiz.

Kız Handsome'a yolun ortasını gösterdi. "Ona yardım etmek için koşuyordum, çantamı yolda düşürdüm. Adresim içinde yazıyor."

Bir dakika, bir dakika... Az önce, 'koşuyordum' mu dedi o? Yoksa ben mi yanlış duydum? Evet, evet, öyle dedi. Biri şu kıza sakat olduğunu hatırlatabilir mi, acilinden? Yoksa ben, korkudan altıma *ıçacağım şimdi.

Handsome'ın kaşları çatıldı, kızın dediklerini anlamaya çalışıyordu. Kendini yorma dostum. Ben denedim de, başarılı olamadım. "Kime yardım etmek için, anlamadım" dedi, "adresin ezberinde yok mu?" Kız kafasını sağa sola salladı. "Hayır, çantamın içinde." Peki çanta nerede? *ötümde. Kes lan Şükrü! Bu arada, Şükrü'de benim iç sesim. Kendisi fazla küfürbaz, onun dışında sorun yok. Sefiyom kendisini. Bende seni bebeeeem. Herkeste vardır böyle bir iç ses.

"Al." dedi Bade, "çantanı yola fırlatmışsın, ben aldım." Anlaşıldı, Bade de olmazsa, vay halimize. Kız Bade'nin kendisine uzattığı çantayı aldı, fermuarını açıp içinden bir kağıt çıkardı ve onu Handsome'a uzattı. Handsome kağıdı alırken, yanlışlıkla kızın eline çarpmıştı ve aralarında büyük bir elektrik oluştu. Uwww yanıyor buralarr! Yalnız, kızı bakışlarınla yedin. Uzun süre bakıştılar. E, biz gidelim de, siz bakışmaya devam edin.

"Kanka kağıt elinde." Benim yerime konuşan Burak'a minnetle baktım. Benden çok yaşayacak. Ne?! Benden çok mu yaşayacak? Neyse. Bir ara, bunun hesabını sorarım. Burak'ın söylediği şeyle Handsome, bakışlarını kızdan çekip, elindeki kağıda çevirdi. Bir süre kağıda baktıktan sonra, bize doğru döndü. "Burak, Emir abicim, buraları biliyor musunuz siz? Evet kendisi İtalyan olduğu için, buraları bilmiyordu. Burak elini uzattı, kağıdı aldı. "Biliyorum burayı." dedi ve devam etti konuşmasına. "Boş ver kardeşim, ne hali varsa görsün. Biz niye uğraşıyoruz elin sakat kızıyla?"

Handsome bakışlarıyla Burak'ı uyardı. Ayy, kıyamazmış ilk aşkına. Kız sinirle Burak'a baktı. "Sensin sakat." Evet kanka, o kadarını biliyoz. Burak biraz kafadan... ;D

Burak, "Belli kimin sakat olduğu." dedi. "Seni buraya kadar getirmeseydim ölmüştün." Yaptığı iyiliği de, hep yüzümüze vurur bu çocuk.

Kendimi tutamadım ve konuştum. İçimde kanser olacağına, dışımda konser olsun. "Yalnız Burak, kızı fena düşürdün kanka." dedim gülerek "Beyni kulaklarından akıyor şu an."

"Yeter çocuklar." diye bizi uyardı Handsome. Kim aldı bu çocuğu aramıza yahu? Bu hiç bize benzemiyor. "Burak abicim söyle adresi." Bu, bizi de döver şimdi. Burak oflayıf, poflasa da, adresi bildiği için 'tamam' demek zorunda kaldı. Ee, arkadaşlık bunu gerektirir.

Handsome kızı kucağına alıp, tekerlekli sandalyeye oturturken kız, "ben yürüyebilirim" diyordu. Ciddi miydi bu kız ya? Ne yiyip, ne içiyordu? Biri şu kızı aydınlatsın. Ya da durun okurlar, bir şey yapmayın. Ben kendimi şu arabalardan birinin altına atayım.

Bade ve Kız arkadaşım Beril (premsesim desem daha doğru olur) eve gideceklerini söyleyip, yanımızdan ayrılmışlardı. Pijama partisi falan yapacaklarmış. Ah şu kızlar... Ben de mi gitseydim. Senin erkek olduğundan şüpheliyim zaten. Yine konuştu Şükrü.

Biz ise, kızın tarif ettiği adrese doğru ilerliyorduk. Burak önünde elinde kağıtla ilerliyor, Handsome ise tuhaf kızla birlikte onu takip ediyordu. Ben mi? Sen altına *ıçacan, az kaldı. Şükrü'yü umursamadım. Ben uzaktan, uzaktan ilerliyordum. Biraz tırsmış olabilirmişim. Olur o kadar.

🔥🔥🔥

"Senin aklına uyanda kabahat." diye söyledi Burak, Handsome'a bakarak. "Burada kimsenin yaşayabileceğini düşünmüyorum." diye ekledi. Aslında Burak'a katılıyordum. Kim böyle bir evde kalırdı ki? Tabi ki ismini bilmediğim kız.

"Evim burası" dedi kız

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"Evim burası" dedi kız. Onu fark ettik. Sana benziyor. Handsome onu eve doğru sürerken, Burak onları takip ediyordu. "Evin de senin gibi garip," dedim kendi kendime. "perili midir acaba?" Onlar kapının önüne gelince kız kafasını çevirip bana baktı. "Bilmem, belki de." dedi gülerek. Ne, ben sesli mi düşünmüştüm. Yok yok, bu kızda bir şeyler vardı. İçimden söylediğime eminim. Ne haber Emin? Diyen Şükrü'ye göz devirdim. O espri eskimedi mi Şükrücüğüm?

"Arkadaşlar, kız da evine geldiğine göre, hadi biz dönelim." Haklıyım yani. Bir de yukarı mı taşıyacaktık? Burak beni başıyla onayladı. Bu çocuk, adam olur. Handsome "anahtarın nerede?" diye sordu. Ama bu çocuk, adam olmaz.

Kız çantasından çıkardığı anahtarı anahtar deliğine sokarker, "Lütfen içeri girin," dedi. "Belki bir şeyler içmek istersiniz." Aha, Nuri Alço'ya bağladı. Biz çok gördük böyle şeyleri. Yemezler. Handsome sırıtarak, "olur" dedi. Kıza yürümüyor, koşuyor mübarek. İnş sonu evlilik olmaz. Handsome'ı öyle hayal ettim de... Evli, mutlu, çocuklu...

Burak hiç istekli olmasa da, en yakın arkadaşını yalnız bırakmamak için kabul etmişti. Vefalı çocuk. Ne halleri varsa, görsünler. Ben çoktan uzaklaşmaya başlamıştım bile. Vefa kim, ben kim? Emir gel buraya." diye seslendi Handsome, kız kapıyı aralarken. Oldu. "Yok kardeşim, ben almayayım." dedim.

"Emir." diye seslendi Burak. Bakmadım. Seni severim Burak, ama gelmem. Tırsıyorum.

"Emi-"

"Ne var, ne?" diye bağırarak arkamı döndüm. 'Ne bağırıyorsun' diye ciyakladığınızı duyar gibiyim okurlarım. Ne yapayım insanı çileden çıkarıyorlar.
Oha! O ne lan? Gördüğüm şeyle küçük dilimi yuttum diyebilirim. Burak ve Handsome'ın boğazına dolanan sarmaşıklar onları içeri doğru çekerken, ikinci katın penceresinden bana gözleri kırmızı bir şekilde bakan 'isimsiz' kızı farkettim. Aman Allah'ım, neler oluyordu. Oradan koşarak uzaklaşırken aklımda şu düşünce vardı, O kız, jet hızıyla ikinci kata nasıl çıkmıştı?

Şükrü: tek sorunumuz bu mu aq

ANAHTAR "Handsome" Where stories live. Discover now