6 (Bade)

15.6K 1K 157
                                    

"Karar verdin mi, ne izliyoruz?" Beril ve ben, diğerlerini o tuhaf kızla birlikte bırakarak, benim eve gelmiştik. Pijama partisi yapacaktık sözde ama, Beril hanım tutturdu, 'film izleyelim.' diye. Zaten iki kişiydik. (Bizim, bir birimizden başka, kız arkadaşımız yoktu. Bir kişi daha vardı yıllar önce, aramızda. Ama hatırlamıyorum. Ne yüzünü, ne de adını. Çok silik.) Ben de tamam demiş ve, mısır patlatmaya koyulmuştum.

Beril elindeki filmi sallarken konuştu, "Cinnet'e ne dersin?" Gözlerimi devirdim. Zaten, üç gramlık beyni vardı, onu da film için harcayacaktı. "Kızım, sen iyice uçtun ha! Emir de yok kime sarılacaksın? Vallahi ben şimdiden uyarayım. Kendimi elletmem."

Dudaklarını büzdü. "Doğru ya, acaba ne yapıyor şuan? Arasam mı?" dedi çocuksu bir neşeyle. "Ya da yok, o arasın." diye devam etti sözüne. Al işte. Yine başlıyoruz. "Tamam, canım. Başlat sen filmi."

Beril'i boş vererek, yaptığım işe döndüm. Aklım bizimkilere takılıyordu. Ne yapıyorlardı şuan acaba? O kızı gözüm hiç tutmamıştı. Bir şey yapabilirdi onlara. Tanımıyorduk ne de olsa... Hareketleri çok değişikti. Bence direkt hastaneyi aramalıydık, gelip alırlardı. Belki de tımarhaneden kaçmıştı. Olur mu, olur.

Ben düşüncelerimle boğuşurken, Beril filmi başlatmıştı bile. Ben de patlattığım mısırları sehpaya koymuş, bardaklara kola dolduruyordum. "E, hadisene." Beril'e bakıp güldüm. "Tamam. Sen başla, ben geliyorum."

Telefonum çalınca elimdeki işi bırakıp, kimin aradığına baktım. Arayan Emir'di."Kim." diye sordu Beril. "Emir." diye cevap verdim. Beril'in suratı asılsa da aldırış etmedim. Ben mi Emir'e, 'sivgilini diğil bini iri.' demiştim. Kendisi aramıştı.

Telefonu cevapladım. "Ne vardı?" dedim, soğuk bir şekilde. Hayırdır, beni niye aramıştı bu salak şimdi? "Dakikan mı bitti? Beril'le mi konuşacaksın?" Beril'in gözleri ışıldamıştı. "Hayır, Bade." Dedi nefes nefese. "Neredesiniz?"

"Benim evdeyiz de, ne oluyor acaba? Konuşacak mısın?" Yoksa kafana silah mı, dayayayım? "Geliyorum." dedi ve telefonu kapattı. Allah Allah, ne olmuştu bu çocuğa ya! Neden korktu, bu kadar?

🍂🍂🍂🍂

Kapının çalmasıyla Beril'in yerinden zıplaması bir oldu. O kadar da dedim, korku filmi izleme diye ama, dinleyen kim? Filme öyle bir dalmıştık ki, neye uğradığını şaşırdı kız. Şaşkın şaşkın etrafa bakıyordu. Ne vardı bunda korkacak? Altı, üstü bir film. Değil mi, yani? (Skldsk altıma *ıçtım) "Kapıya baksana, Emir gelmiştir." gözlerini devirdi. "Sen bak, ben onunla küsüm." Hey Allah'ım! Ya Rabbi'm! Sen beni neyle sınıyorsun.?!

Yerimden kalkıp kapıya doğru ilerledim. Art arda basılan zille, sabrım iyice taşmıştı. Emir iyice kudurmuştu. Onu süpürgelemek lazımdı. Nerde benim faraşım? "Patlama lan." diye bağırdım, zil çalmaya devam ederken. Ve sinirle kapıyı açtım. Emir bir an duraksadı. "Kızım sen Burak'la takıla takıla, aynı ona benzedin ha(!)" Sırıttım. Burak'a, kim benzemek istemezdi ki? Kimse isteyemez. O benim. Peki Burak'ın bundan haberi var mı? İç sesi duymazdan geldim.

"İltifatın için, thanks baby." Elimi uzatıp, yanağından makas aldım. Emir'in rengi mora dönmüştü. Ay, utandın mı çen? Beril bu halini görse seni, parça pinçik eder.

"Burak..." dedi ve durdu. Kaşlarım çatıldı. Ani ruh değişimi yaşıyordum. Ne olmuştu Burak'a.

"Burak ve Handsome..." Dedi ve yine sustu. Cımbız getirin. Ağızından cımbızla çekip alacağız lafı, yapacak bir şey yok. "Konuşsana Emir." Dedim sesimi yükselterek. "O kızın elindeler." Dedi bir çırpıda. Vur dedik, öldürdün be Emir. 'Elindeler' derken? Ay, kalpten gidiyorum. Ben demiştim o kızda, bir ayaklar var diye? Ne yaptı aslanlarıma?

"Ne oldu onlara, Emir?" dedim, elimi, babaannem gibi kendime yelpaze yapmış, sallıyordum. Az daha konuşmazsa Emir'i, tavuk gibi yolacaktım. "O, bir şeytan." dedi gözlerini yere indirerek. Ne? Yok artık! Bende, bir şey söyleyecek diye bekliyorum. Bu çocuk, iyice uçtu. İndirmek lazım. "Şizofren olma yolunda, emin adımlarla..." dedim, alaycı bir ses tonuyla.

"Ciddiyim." diye cevap verdi. "Burak ve Handsome şuan onun yanında. Bilemeyiz, belki de öldüler."

Emir'in gözlerinin içine baktım. Eminim birazdan, otuz iki diş gülecek ve, sevgilisinin yanına gidecekti. Öyle olmadı. Emir gülmedi. Bu da demek oluyor ki, Emir ciddi.

Aramam lazım. Hemen telefonumu çıkarıp Burak'ı aradım. Açmadı. Yine aradım. Yine açmadı. "Açmıyor." dedim, sinirle. "Açmaz çünkü, ne idüğü belirsiz bir kızın elindeler." dedi Emir. Sağ ol ya, çok yardımcı oluyorsun. Susman daha çok makbule geçer. Ardından Handsome'ı aradım. O da açmadı. Çıldıracaktım. Ne oluyordu bunlara? Neden açılmıyordu bu telefon?

İçerden Beril'in çığlığı yükselince, Emir beni iterek içeriye daldı. Bu kız da, değişik. Korkuyorsan izleme abi. Ben de, Emir'in peşinden ilerledim. Tam, "Merak etme ya, film izliyordu..." diyecektim ki, Beril'in boğazına bıçak dayayan Handsome'ı gördüm. Yavaş! Handsome mı dedim az önce? Evet, yanlış görmedim. Bu kişi Handsome'dı. Ama tek bir fark vardı, gözleri... O yeşil gözler gitmiş, yerini kırmızı (şeytan gibi bakıyor bu arada) gözlere bırakmıştı.

Ne oluyordu ya! Neden Beril'in boğazına bıçak dayamıştı? Onu bu hale getiren neydi? Biri beni aydınlatabilir mi? Please.

ANAHTAR "Handsome" Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin