Bölüm 81

679 74 156
                                    

Bugün günlerden çarşamba.

Ejderhanın mağarasından ayrıldık, onun bize bıraktığı hazineleri daha sonra almak için geri döneceğiz.

Yarı insanların köyüne doğru yürüyoruz şu anda. Elinde büyük bir altın yumurta tutan Trice, mutluydu ama bir yandan da hüzünlüydü.

Bu yumurtayı almak için savaştığı ejderha, aslında kötü birisi değildi.

Hatta bu fosilleşmiş yumurtayı kurtarabilmek için kendi canını feda etti, etrafı saran büyük ışıkla birlikte bedeni bile yok olmuştu.

Her zaman coşku dolu sesiyle bizi kendimize getiren Trice, bu sefer kısık bir sesle konuştu. "Bedeni kaybolmuş olsa bile ona bir mezar yapmalıyız. Bu çocuk büyüdüğünde onu annesinin mezarına götürmek istiyorum."

Ejderha yumurtasına sevgiyle bakıyordu.

Gülümsedim, gerçekten de oluşacak yavru ejderhaya bakabilecek en uygun kişi Trice.

(Heather) "Hazineleri almak için buraya geri döneceğiz nasıl olsa, o vakit mağaranın yakınlarına bir mezar yapabiliriz."

(Trice) "Evet, bu mantıklı."

Bir süre daha yürüdük, Charles'ın aklına bir şey takılmış olmalı ki sordu. "Ejderha bir tane daha hediye bıraktığını söylemişti ve bunu özellikle de arkadaşınız Medoze'nin seveceğini belirtmişti. Ne ki acaba?"

Doğru ya, öyle bir şey demişti, benim de şimdi aklıma geldi.

Medoze'nin seveceği bir şey mi?

Bir uyku tulumu falan mı acaba?

Aklıma başka bir şey gelmiyor.

(Heather) "Bunu köye geri döndüğümüz vakit öğreneceğiz artık."

Charles elimi tuttu. "O zaman bir an önce gidelim, merak ettim çünkü."

Alaylı bir tavır takınan Trice konuştu. "Heather'ın elini tutmak için böyle bahaneler bulmana gerek yok, sevgili olduğunuz için elini tutman normal bir şey çünkü."

Charles, Trice'e dik dik baktı. Ben de o sırada gülüyordum.

(Charles) "Sana bir şey demeyeceğim Prenses, şu an moralin bozuk görünüyor zaten. Anlayışlı birisi olduğum için mutlu olmalısın."

Trice, Charles'a dil uzattı. Sabır dilercesine bir bakış atan Charles da önüne döndü.

O sırada konuşmalara hiç katılmamış olan Udros'a bir bakış attım. Arkamızdan titreyerek geliyordu.

"Bir sorun mu var?" diye sordum ona bakarken.

Yavaşça kolunu kaldırdı ve parmağıyla arkamızda yürüyen şeyi gösterdi.

Büyük örümcek canavarı Buggy bizi takip ediyordu, evet.

Her ne kadar artık istediği yere gidebileceğini söylesem de beni dinlemedi.

Şimdi ise ben nereye gidiyorsam o da peşimden geliyor.

Charles'ın elini tutmayı bıraktım ve örümceğe doğru yürümeye başladım, aynı zamanda da konuşuyordum.

"Buggy; bak Udros senden korkuyor, başkaları da korkacaktır. Çok büyük olduğun için gittiğim yerde sana bakamam. Gidip doğal ortamında yaşaman senin için daha iyi olur. Artık bizi takip etme lütfen!"

Başını öne eğen örümcek hüzünlü bir bakış attı.

Bir örümcek nasıl hüzünlü bakabilir diye düşündüm ama gerçekten de öyleydi.

Yazdığım Romanın Kötü Kadını Oldum!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin