7. Ölüm Meleği.

Start from the beginning
                                    

Gıcırdayacağını bildiğimiz noktalara basmaktan çekinerek, neredeyse evin içinde sessiz sinema oynayarak eksi birdeki mutfağa girdik.

Bu evin mutfağında da pencere yoktu. Geniş mutfak neredeyse iki salon büyüklüğündeydi. İki yana açılan kapılardan birisi eğlence odasına yani televizyon, bilardo ve dart gibi aletlerin bulunduğu rahat pofuduk koltuklardan oluşan odaya açılıyordu.

Diğeri ise bir koridora.

Koridorda, kiler ve çamaşır odası gibi diğer zottirik odalar bulunurken diğer taraftan koridorun sonunda ise bir merdiven vardı.

Bodruma inen merdivenlerin hemen önünde ise bir başka koridora açılan, her daim kilitli bir kapı.

İşte o kapı, bizim kaçış merkezimizdi.

Ev ve tepedeki müştemilat birbirine bağlıydı. Bunu ikinci yılımızda, üçüncü kaçma girişiminden önce öğrenmiştik. Evin içinde çalışanlar her daim eve ana kapıdan giremezlerdi, ana kapı yalnızca aile üyeleri ve misafirler içindi.

Dolayısıyla uşak Nihan'ın, her daim aşağıdaki Şef Emine Hanım'ın nasıl oluyor da müştemilata her akşam pencereden dışarıya bakan bize görünmeden girebildiklerine hayret ediyorduk. Sonunda bu gizemi de bu şekilde çözmüştük ancak anahtarları almak hiç kolay olmamıştı.

Nihan'ın anahtarını alabilmek için annem sofrada, Nihan yemeğini koyarken bir sakarlık yapmış harika yemek takımını az kalsın kıracak gibi olunca da Sergen ona bağırmaya ve kızmaya başlamıştı. O esnada ben, Nihan arada kalmamak için yerine geçerken kadının pantolonundaki anahtarlara ulaşmış ve onları cıngırdatmadan lavaboya gidip tezgahın üstündeki kalıp sabun denizinden lavantalı olanına dikkatlice bastırmıştım.

Ve sonra, anahtarı alırken ki oyunculuğumun aynısıyla sofra toplanırken Nihan'a anahtarlarını yere düşürdüğünü söylemiştim. O anahtarı şüphesiz alırken ben koynumdaki lavanta sabunuyla ecel terleri dökmekteydim.

İşte bir evden defolmak için bunlar gerekliydi.

Oyunculuk, biraz dolandırıcılık ve belki de risk alma cesareti. Tek bir hatada Sergen'in bizi öldüresiye döveceğini bilmenin yarattığı o baskı en korkunç korku filminde bile bulunamazdı. Fakat her halükarda biz başarmıştık.

"Kaçıyoruz." dedi annem. Zar zor dondurduğumuz mumlu ve içinde tel toka bulunan anahtarı deliğine soktu.

"Kaçıyoruz." dedim heyecanla.

Anahtar döndü ancak kapı açıldığı an karşımızda Nihan'ı görmeyi beklemiyorduk.

Nihan tabii ki de bizi beklemiyordu, basketbol topu gibi sert olan yüzü şokla çarpıldı.

Annem panikledi.

"Nihan dur–"

Nihan elbette durmadı. Bağıra çağıra koridor boyunca koşmaya başladığında ne yapacağımızı bilemedik. Onu kovalamaktan başka çaremiz yoktu.

Çığlığı yalnızca iki koridoru inlettiği için şanslıydık, kadını koridorun sonundaki asansörde yakaladık.

Annem kadının üstüne çullanıp onu resmen yere mıhlarken bana asansörün devam tuşuna basmamı söylüyordu.

Her şeyi buğulu bir pencerenin arkasından izliyormuş gibi hissetsem de kalbim ağzımdaydı. 1 ve 2 dışında butonu olmayan asansörde 2'ye bastım.

wisteria [gxg]Where stories live. Discover now