8.Bölüm

1.7K 25 1
                                    

Sabah 8 gibi uyandım. Dün gece düşünmekten biraz geç uyumuştum ve sabahın köründe de kalktım. Annemin söyledikleri aklımı fena halde kurcalıyordu. Çok patavatsız bir insandı ve yalan söylediğini neredeyse hiç görmemiştim. Başka bir oğlu da olamayacağına göre... 

Yataktan kalktım ve tuvalete gidip, işlerimi halledip çıktım. Nedensizce anneme kahvaltı hazırlamak istemiştim. Dünkü mırıldandığı şeyi de sorabilirdim. Kendimce bir şeyler hazırladım. Yarım saatte masayı donattım, çayları yeni koydum ki annem kendine gelene kadar demlensin. Annemi uyandırıp duşa yollayacaktım, kendine gelince de yemekte merak ettiğim her şeyi soracaktım. Seri adımlarla odasına yöneldim. Aralık kapıdan sızdım. Makyajı dağılmış, yatakta yan bir şekilde yatıyordu. Saat 08.35 olmuştu. Merakım ağır bastığından ve masayı hazırladığımdan onu uyandırdım. Tek gözünü açıp bana baktı.

"Koray? Ne oldu, ne var?"

Yüzüme sevecen bir ifade takındım.

"Annecim, sana kahvaltı hazırlamak istedim. Kalkar mısın?"

Tek gözünü tekrardan kapattı ve eliyle telefonunu işaret etti. Direktifi alıp telefonu tekrar eline verdim. Telefonu açıp saate baktı.

"Hmm erkenmiş ama oğluşum beni düşünüp kahvaltı hazırlamış. Çayları falan koydun mu, kendime gelmem lazım. Başım çatlıyor."

"Duş alacağını düşünüp çayı yeni demlemeye koydum. Sen çıkana kadar çay olur."

Gözlerini tamamen açtı ve gülümsedi.

"Düşünceli ve akıllı oğluşum. Masaj ne kadar iyi geldi anlatamam, teşekkür ederim. Tamam sen geç sofraya ben bir duş alıp geleceğim."

"Tamamdır."

Odadan çıkıp sofraya geçtim. Yirmi dakika geçmeden annem banyodan çıktı. Çayları doldurdum. Masaya oturup beklemeye başladım. Bornozuyla hiç aldırmadan yemeğe geldi. Alnını ovuşturarak masaya oturdu.

"Gece çok kaçırmışım ya. Neyse güzeldi, iyi eğlendim."

Şuh bir kahkaha attı ve sofraya göz gezdirdi.

"Level atlamışsın bakıyorum. Özlemişsin sen anneni. Dün masajlar, bugün sofralar. Şımartma anneni oğluşum."

"Ne demek annecim, benim için bir zevk."

Kafamı sevdi ve önündeki yemeğe kuruldu. Soracağım soru yüzünden yemeğe odaklanamıyordum. Bir süre sonra dikkatini çektim.

"Sen niye yemiyorsun yemeğini, bir durgunluk var sende sanki?"

Ciddileşti ve anlat der gibi tavrını takındı.

"Anne, şimdi sen dün geldin. Ben sana masaj yaptım falan, her neyse uyuduktan sonra bir şeyler fısıldadın-"

"Ne fısıldadım?"

Bakışları daha ciddileşmişti.

"Şey, şey ben yanlışta duymuş olabili-"

"Lafı eveleyip geveleme, ne söyledim?"

Boğazımı temizledim. Duygusal anlamda buna zaten hazırdım. O yüzden eveleyip gevelemenin bir anlamı yoktu.

"Sen zaten benim oğlum değilsin tarzında şeyler söyledin."

Kaşları yavaşça kalktı. Ciddi ifadesi kayboldu. Sandalyeye sırtına yasladı. Suratındaki ifade daha çok rahatlamış gibiydi.

"Demek öğrendin."

Hiç ikiletmeden tekte itiraf etmişti. Biraz sarsıldım.

"Böyle saçma bir şekilde öğrenmeni istemezdim ama oldu artık. Yani yıllar yıllar geçmiş, üzeri kapanmış bir mevzu. Boş verelim oğlum."

Koşulsuz İtaatWhere stories live. Discover now