1.Bölüm

3.1K 33 3
                                    

Koray'ın Ağzından:

Annem beni evden şutlayalı üç hafta olmuştu. Bu süreçte babamın hiç uğramadığı bir eve taşınmıştım. Babam işkolik ve ailesiyle hiç ilgilenmeyen birisiydi. Yine de beni kapı dışarı etmek istememişti. Neredeyse hiç görüşmediğim üvey ablam Sinem ile yaşamaya başladık. Sinem abla beni sevmediğini çokça belli ediyordu ve beni kullanıyordu. Su istiyordu, ekmek aldırıyordu. Bazen evi süpürmemi istiyordu, süpürüyordum tabii ki. Hoşuma gitmediğini söyleyemezdim. Arada sırada bana hakaret ediyordu. İlk haftalar suratıma bile bakmıyordu ama bir noktada yüz yüze gelmek zorunda kalıyordum. Rahatını bozduğumdan eminim. Çünkü babam eve hiç uğramıyordu. Öğrendiğime göre yeni bir ilişkisi varmış. Ailevi konularla ilgili üzülmeyi bırakalı çok olmuştu, çok takmıyordum açıkçası. Onlarda beni çok umursuyormuş gibi değillerdi. 

Üç haftanın sonunda Sinem ablam ile merhaba merhabanın birazcık daha ötesine geçebilmiştik. Gözünde ne olarak görüyordu beni bilmiyorum ama kesinlikle kardeşi değildim. Bana bakarken beni aşağıladığını iliklerime kadar hissediyordum ve bu durum inanılmaz hoşuma gidiyordu. On üç yaşından itibaren kendimi keşfetme dönemlerimde bile kadınların buyruklarını yerine getirmek çok hoşuma gidiyordu. Anneme neredeyse bu yaşıma kadar ayak masajı yapmıştım. Yani küçüklüğümden beri devam eden itaat etme duygusu bana hakimdi. 16 yaşlarıma geldiğimde twitter, youtube ve benzeri yerler üzerinden birbirinden farklı videolara denk gelmiştim ve birinin birini becermesindense o videolarla daha fazla azdığımı fark ettim. Bundan sonra ise gelişimim doğru düzgün devam etmediği için arkadaşlarım arasında dalga konusu olmuştum. Erkekler yaptığında hoşuma gitmiyordu ama kadınların bana gülüp, dalga geçmesi hoşuma gidiyordu. Yatağımda yatıp bu düşüncelere dalarken ablamın seslenmesi ile oraya dikkat kesildim.

"Koraaay evde hiçbir şey kalmamış. Sana yol gözüktü."

Öğle saatleriydi. Silkinip kendime geldim ve odadan çıktım. Mutfakta bir şeyler araştırıyordu. Üstüm giyinikti zaten. Çıkıp gidebilirdim.

"Tamam, ne alacağım?"

Arkasına dönüp bana baktı. Elini çenesine koyup düşünmeye başladı. Benim gözlerim istemsizce ayaklarına kayıyordu ama gene ayaklarını beyaz çoraplarıyla gizlemişti. Yaz olmasına rağmen çorap giymekten vazgeçmiyordu.

"Aperatif bir şeyler işte ya. Salam, sosis veya nugget olabilir. Yalnız sende para var mı, ne durumdasın?"

Genelde bana paramı sormazdı ama babam güzel harçlık bırakmıştı. Bende evden çok çıkmadığım için param birikmişti.

"Var baya neden sordun abla?"

Alaycı bir gülüş attı.

"Neden soracağım şapşal,  parasını sen ödeyeceksin çünkü. Hadi karnım kazındı. Çabuk git gel de yemek yiyelim."

En ufak bir hakareti bile hoşuma gidiyordu. Sadece kafamı salladım ve odama geri dönüp paramı aldım. Geri döndüm tam çıkacakken bana bağırdı.

"Bana da bir tane sigara alsana, marlboro touch blue."

Sinem ablamın sigara içtiğini yeni öğreniyordum, şaşırdım.

"Sinem abla sen sigara mı içiyorsun?"

İçerden tekrardan seslendi.

"Ee bir arada yaşamaya başladık. Gizli saklı içmeme gerek yok bence. Rahatsız olursan da odana geçer kapını kapatırsın. Hadi, çabuk."

Bir şey demeden ayakkabımı giyindim ve evden çıktım. Sigara parasını da bana kitlemişti. Nedensizce mutlu oldum. Kısa bir sürede alacakları alıp eve tekrardan geldim. Kapı zilini çaldım. Bir süre sonra kapı açıldı.

Koşulsuz İtaatOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz