2.Bölüm

2.7K 35 2
                                    

İrkilerek uyandım. Hemen telefonumu alıp saate baktım. Saat sabahın dokuzuydu. Gerginlikten uyuyamamıştım. Sabah ezanına kadar gözümü kırpmamıştım. Şimdi de erkenden uyandım. Gece yaşananları nasıl unutacaktım? Tuvalete gidip işlerimi hallettim. Parmak uçlarımda hareket ederek etrafı kolaçan ettim. Ablamın kapısı kapalıydı. Koridorun ucundan dün ellerimle çıkarttığım topuklu ayakkabıları görebiliyordum. Sanırım daha ablam uyanmamıştı. Yavaş yavaş ilerledim. Salona doğru gelmemle ablamın orada uyuduğunu gördüm. Dün neredeyse dudaklarıma değecek ayakları çok savunmasız, çok güzel gözüküyordu. Gereksiz bir özgüven geldi. Dün güzel ayaklarıyla, terleriyle ıslanmış ayakkabıları değerli bir hazine gibi gözüktü. Zaten sarhoş gelmişti, uyanmazdı belki.

Duygularıma hakim olamayarak diz çöktüm ve topuklu ayakkabılarını ellerimin arasına aldım. Ayak tabanlarının, ayak parmaklarının değdiği yerlerde dilimi gezdirdim. Erkekliğim harekete geçti tabii ki. Şu hafif tuzlu tat için dünyaları verebileceğimi hissettim. Ayaklarının altına mahkum olmayı diledim, o kısacık an içerisinde. Ayakkabılarla o kadar haşır neşir olmuşum ki zamanın nasıl geçtiğini fark edemedim. Bir anda bağırma sesiyle irkildim.

"HOOOŞT KÖPEK! İki uyuya kaldık hemen fırsattan istifade etmişsin!"

"Be-ben özür dileri-rim."

Sinem ablam tüm endamıyla başını tutarak geliyordu. Gerçek bir tanrıça gibi gözüküyordu. Utanç ve yakalanmanın verdiği hisle kafamı aşağı indirdim. Güzel ayakları gözüme çarptı.

"Bu ucubeliğini tartışmamız, konuşmamız gerekecek! Aynı ev içerisinde yaşadığım insanın bu garip hareketleri beni rahatsız ediyor. Ayakkabımı ayakkabılığa koy. Başım çok ağrıyor. Ben gidip duş alacağım. Çıkana kadar bana bir kahve ve yiyecek bir şeyler hazırla. Masaya gelince konuşacağız."

Kafamı kaldıramıyordum. Ayaklarına kitlenmiştim sanki. Bir anda elini çeneme getirip yüzümü ona çevirdi. Yanağıma biraz sert bir şekilde vurdu. Yüzünde aşağılayıcı bir ifade vardı.

"Anlaştık mı aptal?"

"A-anlaştık."

Köpek sever gibi kafama iki kere hafif hafif vurdu. Arkasına bile bakmadan banyoya geçti. Kalp atışlarımı duyacak sanmıştım. Derin bir nefes verdim. Gerçekten gözümde tanrıça gibi duruyordu ve aşağılayıcı bakışlarını iliklerime kadar hissediyordum. Ezikliğimi kullanmasını istiyordum. Ne derse desin evet demeye hazırdım. Umarım beni kapı dışarı etmek yerine kullanmayı, hayır belki de kölesi olmamı isteyebilirdi. Bu fikirle daha da heyecanlandım. Ayakkabılarını son bir kez daha öperek ayakkabılığa bıraktım ve mutfağa geçtim. Ellerimi yıkadım ve aperatif bir şeyler hazırlamaya çalıştım. Omlet yaptım ve sosis kızarttım. Kahve makinesi kullanmayı öğrenmiştim. Sert bir kahve yaptım ve o sırada banyo açıldı. Sinem ablam buraya bile bakmadan bornozuyla odasına geçti. Bense hazır ol da beklemeye başladım. Masaya bile oturmamıştım, diken üstündeydim. Hem korkuyor, hem heyecanlanıyordum. Twitterda gördüğüm videolardaki gibi bir hayat ne güzel olurdu.

Bir süre sonra efendim yazlık salaş kıyafetler ile mutfağa geldi. Yüzüme bile bakmıyordu. Masaya oturdu. Bir şeyler yemeye başladı. Ne yapacağımı bilemedim. Beklemeye başladım. Bir süre sonra beni fark etmiş olacak ki

"Direktif mi bekliyorsun? Geç ye yemeğini."

Kafamı salladım sadece. Bir şey de soramıyordum, çekiniyordum. Önümdekini sessizce yemeğe başladım. Benimle göz teması bile kurmuyordu. Telefonuyla ilgileniyor ve yemeğini yiyordu. Bir süre sonra sessizliği bozdu.

"Başım çatlayacak sanki, neden bu kadar içtiysem?"

Bir şey söyleyip söylememeye çekiniyordum ama belki başına masaj yapabilirdim.

Koşulsuz İtaatWhere stories live. Discover now