the targaryen | marriage is a duty

525 39 72
                                    


Dorne topraklarında aşka dair ortak bir inanış vardı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Dorne topraklarında aşka dair ortak bir inanış vardı. Güneşin, kavurucu çölü öptüğü zaman diliminde aşıklar bir olurdu. Her bir kum tanesinin bir diğerine karıştığı gibi, aşıkların ruhu tek olurdu. Kalpleri birlikte atar, biri ölürse diğeri de solardı. Aşk, kanlarını esir almış zehire boyun eğmekti. Asla ölmesine izin vermeyen ancak aşığını kendine bağımlı hale getiren zehirdi, nefes kesici bir çöl kızının dudakları.

Aliandra Martell zehirliydi.

Daerys Targaryen'i zehirlemişti.

Aşık olmak doğalarında yok sanılırdı. Daerys, özgürlüğüne düşkün ve kendi yolu dışına adım atmayacak genç bir prensti. Onun için gökyüzü vardı. En uçlarda yaşamak, ejderhanın sırtında bir tanrı gibi hissetmekti derdi. Güzel bir fahişenin yatağında sabahlayacak, rüzgarın onu savurduğu yere gidecek ve ailesinin beklediği gibi asla birinde olmayacaktı kalbi.

Fakat Prens Daerys kendi gibi birini bulmuştu.

Dorne Prensesi Aliandra Martell'in, Daerys'den hiçbir farkı yoktu. Genç kız, at sırtında geçen çocukluğundan beri özgürlüğüne dair taviz vermeyen bir ruha sahipti. Babası Qoren Martell bile kızına engel olamaz, onun istediği ne varsa almasını izlemekle yetinirdi. Aliandra, Dorne'un geleceğiydi. Prens Qoren öldükten sonra en büyük çocuk olarak Aliandra onun yerine geçecekti ve diyarın düşman topraklarını onun sözleri yönetecekti. Babası bu yüzden Aliandra'yı korkusuz yetiştirmişti. Kız silahını bir adamı doğruca öldürmek için değil, ona sadece küçük bir çizik vermek için kullanmayı severdi. Zehir sürülmüş kesiğin, en güçlü şövalyeyi bile yere devirmesiyle eğlenmek ona çekici gelirdi. Güzelliğini saklamazdı. Erkeklerin ona kur yapması hoşuna gider, kızları sevmekten de kaçmazdı. Geceleri kaleden kaçar, sokaklardaki hayatı keşfederdi. Hiçbir zaman aşık olmayacağına inanmıştı.

Prens Daerys ile tanışana kadar.

Birlikte geçirdikleri aylar inanılmaz, şaşırtıcı ve kesinlikle beklenmedikti. İki yakın arkadaş gibi davranmaktan yana eğleniyorlardı. Aralarında karşı konulması epey zor olan bir çekim ve tutku vardı. Prens Daerys'in yan yana oldukları her an ona dokunma isteği, Aliandra'nın genç prensi kışkırtmaya yönelik sözleri ile yarışıyordu. Günler boyunca birbirlerini tanımak için ne kadar yol varsa yürümüşlerdi, Güneş Mızrak'ın bahçelerini ve koridorlarını ezberledikleri bir gerçekti. Aliandra'yı her sabah bir çiçek ile karşılamaktan usanmayan Daerys'e karşılık prenses en güzel giysilerini giyerdi. Bazen de giyinmek istemezdi ama bahçenin bir köşesinde alevlenen yakınlaşmalarını onları biri izliyor düşüncesi ile hemen sonlandırırlardı ki haklılardı. Prenses Aliandra'nın kendisi için bir eş adayı bulma zorunluluğu vardı ve kaledeki meraklı gözler, genç kızın bir gümüş saçlıyı seçip seçmeyeceğini haliyle çok merak ediyordu. Aliandra'nın bakıcısı çok emindi, prenses kesinlikle Daerys Targaryen'e vurulmuştu. Prens Qoren Martell'e de bu fikrini iletti ve adamın bekleme süresi başladı.

Red Targaryen ☾ Daemon Targaryen Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin