the targaryen | emotions are more important than memories

1K 81 106
                                    

Gün doğup gölgeler topraktaki yerini aldığında, sessizlik hâlâ devam ediyor ve Asshai, dingin rüzgarları eşliğinde fısıldıyordu yeni misafirlerine

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Gün doğup gölgeler topraktaki yerini aldığında, sessizlik hâlâ devam ediyor ve Asshai, dingin rüzgarları eşliğinde fısıldıyordu yeni misafirlerine.

İkinci doğum ritüelinin sonlandığı gece bitmiş, yerini yeni bir günün sessiz başlangıcı almıştı. Daemon Targaryen uyanıktı. Sisli sabahın ilk ışıklarında gözüne uyku girmiyordu. Denemişti, başını yastığa koymuş ama bir türlü uyuyamamıştı. Dün gecenin etkisinden çıkması zor olacaktı, zira hissettiği ürperti yakasını bırakmış sayılmazdı. Tarih kitaplarına girmek yerine dilden dile dolaşan ve Septalar tarafından muhtemelen lanetli diye adlandırılan bir ayine şahit olmuştu. Prens, kan ve ateşi tanırdı. O ateşten geri dönüşü gördüğü hiç olmamıştı. Ama şimdi, Mhyris'i geri verdiği için Işık Tanrısı dedikleri her ne ise ona minnettar hissediyordu.

Kızıl Leydi yeniden nefes alıyordu.

Prens Daemon, tapınağın karanlığa bürünmüş odalarından birindeydi ve geniş yatakta uyuyan güzel sevgilisi Mhyris'i izliyordu. Mhyris uyurken daha huzurlu görünüyordu. Beyaz örtülerin içinde, gövdesi aldığı nefes sayesinde hafifçe hareket ediyor ve Prens'in kâbuslarına son veriyordu. Daemon onun ölü ve hareketsiz hâlini uzun bir süre unutamayacaktı. Fakat Mhyris yaşıyordu, yeniden. Nefes alıyor, yastığına bastırdığı yanağı kızarıyor ve o sırada gördüğü rüyası yüzünden huysuzca kıpırdanıyordu. Prens her ne kadar bitkin hissetse de Mhyris'in hayatta olması, yüzüne hafif bir mutluluk ifadesinin yerleşmesine yardımcı olmuştu.

Onun olmadığı bir dünyada iki gün geçirmek cehennemden ibaretti.

Genç kadın, dün gece ölümden sonra gözünü açtığı ilk an, hayatının en korkunç sahnesine şahit olmuş gibi kimseye tepki verememiş ve karanlık gökyüzüne korkuyla bakmaya devam etmişti sadece. Daemon onun titreyen nefesini ve dehşetle dolu ifadesini düşünürken alnını ovuşturuyordu. Mhyris tekrar hayata dönmüştü ama gece tek kelime etmemiş, ayakta durmakta bile güçlük yaşamıştı. Ona yaklaşmak için hamle yapan herkese karşı uzak durmuştu. Gördüğü tüm yüzleri teker teker incelemiş ama ağzını açıp tek kelime bile etmemişti. Melisandre bunun normal bir durum olduğuna dair Daemon'u ikna etmeye çalışmıştı ancak Prens, taş sunakta korkmuş bir halde yüzünü kapatmış olan Mhyris'i gördükçe sabrı taşmıştı. Ona yanında olduğunu söyleyerek ellerini çekmesi için ikna etmeye çalıştı. Ama Mhyris, yeni doğmuş bir bebek gibi ağlıyor ve kimsenin ona dokunmasına izin vermiyordu. Orlys araya girip Prens'e sabırlı olmasını hatırlatmıştı. Yoksa tüm çabaları ters tepebilirdi.

Elinin altında yanan mumun ateşini üfledi Daemon. Mum sönüp yerine ince dumanını bırakınca masaya geri koydu ve arkasına daha çok yaslandı. Dün geceyi düşünüyordu hâlâ. Kızıl Leydi, ikinci doğumu sonrası herkesi bir hayli zorlamıştı. Onu taş sunaktan kaldırmak neredeyse imkansızdı ve Melisandre uyuması için ona tatlı bir içecek içirene kadar da yaklaşan her bir kişiyi etrafına ördüğü ateşten duvar ile tehlikeye atmıştı. Daemon onun saldırgan hallerine alışıktı ama asıl korktuğu, Mhyris'in bir yabancı gibi bakıyor olmasıydı. Daemon'u tanımış gibi davranmamıştı. Etrafını sarmış herkes ona yabancı olabilirdi ama Prens Daemon değildi. Mhyris onu unutmuş olabilir miydi?

Red Targaryen ☾ Daemon Targaryen Where stories live. Discover now