the targaryen | he comes at night

1K 91 121
                                    

Westeros'taki kadınların evlenmek için birden fazla eş adayı arasında seçim yapmak zorunda kalması nadir bir olaydı. Önlerinde sıra olan ve onu seçmesi için genç kadının ayaklarına kapanan romantik şövalyeler sadece masallar ve ozanların şarkılarında yaşardı. Gerçekte iki aday bile olmaz, kadın çoğu zaman hiç tanımadığı bir adam ile evlenmek zorunda kalırdı. Siyaset ve öz çıkarlar söz konusuydu. Toprak sahibi olmak, aileyi yüceltmek veya konumu sağlamlaştırmak gibi birçok sebep vardı evliliklerin altında. Kocasını gerçekten seven kadınlar çok az sayıdaydı. Aynı durum erkekler için de geçerliydi. Evlilik, bir görevdi.

Aileye, hanedanlığa ve Yedi Diyar'a karşı alınan bir sorumluluktu. Oğul, her şeydi. Varisler doğmalı, ailelerin soyu devam etmeliydi. Aşkı bulmak beklenmezdi. O sadece bir şarkının satırlarında geçerdi. Aşık olduğu adamla evlenen kadınlar çok şanslı görülürdü. Prenses Rhaenyra bile muhtemelen aşık olmadığı bir adamın karısı olacaktı.

Genç kızlar, yakışıklı şövalyelere bakarak hayal kurardı ama büyümek bu hayallerini yıkardı. Evlenmek, beraberinde çocuk doğurmak için odasına kapanan bir Leydi olmak demekti. Kraliçe Alicent, ikinci bebeği karnında büyürken bir varis doğurandan öteye gidemiyordu. Rhaenyra ona bakıp sıkıntıya düşüyor ve kendisini asla bebek doğururken hayal edemiyordu. Evlilik, Prenses'e çok yakın olabilirdi ama ondan önce Leydi Mhyris vardı. Ama Kızıl Leydi açısından asıl sorun evlilik ve çocuk doğurmak değildi. Mhyris bir gün anne olmayı çok istiyordu ancak bu şekilde olamazdı.

Edmund Baratheon'un çocuklarını asla doğurmayacaktı.

"Çok güzelsiniz, Leydi Mhyris!"

Aynanın karşısında duran Mhyris, iltifat yağmurunun altında kalmıştı. Gülümsemeye çalıştı ve üzerindeki gümüş rengi kumaşa sahip gelinliğe baktı. Elbise tam olarak Mhyris için yaratılmıştı sanki. İnce gövdesini sarıyor, eteği peşinden uzuyordu. Sırtının yarısı açıktaydı. Parlak safir taşlarla örülmüş ipler, sırtının açıkta kalan kısmını saklıyordu. Beyaz teni daha da göz alıcı görünüyordu artık. İhtişam, gelinlik için çok uygun bir kelime olurdu. Hatta elbisenin içinde bir Kraliçe'ye benziyordu. Kızıl saçlı kadının sadece tacı eksikti. Edmund Baratheon, kendi gösterişi için hiçbir masraftan kaçınmamıştı.

"Saçlarının yarısını toplamalıyız." dedi kadınlardan biri. Aynanın arkasında oturan ve elindeki kek tabağı on dakikada bir yenilenen Baratheon kadınlarından biriydi.

Bir diğeri devam etti. "Bu kızıl saçlara safir çok yakışacak."

Diğerleri onay verir gibi mırıltılar çıkardılar. Baratheon hanesinden gelen bir oda dolusu kadın, o akşam üstü Leydi Mhyris'e eşlik ediyorlardı. Düğüne iki gün kala, gelinlik ve diğer tüm hazırlıklar hız kazanmıştı. Salon için her şey hazır gibiydi ama Mhyris ve onun her geçen gün eriyen vücudu için terziler, gelinliğin üstüne yeni dikişler atmak zorunda kalmıştı. Baratheon kadınlarından bazıları, Kızıl Leydi'nin ailelerine katılmasına karşılık pek hoşnut görünmüyorlardı. Sayıları yüksek değildi ama odanın bir köşesinden Mhyris'i izlerken can sıkıcı ifadeleri göze takılıyordu. Diğer tüm kadınlar ise Mhyris'in güzelliği konusunda fısır fısır konuşuyorlardı.

"Annemin safir kolyesi hem sana hemde gelinliğe çok yakışır." dedi Rhaenyra. Leydi Mhyris'in gerisinde durup ona sarıldı ve genç kadının omzuna çenesini yaslayarak aynaya bakmaya başladı.

Prenses konuşunca herkes sessizleşti. Boremund Baratheon'un karısı ile yan yana oturan Kraliçe Alicent, onlara imrenerek bakıyordu. Gelinliğini giyinirken ona yardım etmemişti Rhaenyra. Ancak Mhyris'in yanından bir an olsun ayrılmıyor, her detayı inceliyordu. Prenses'in tüm sevgisini Kızıl Leydi'ye bahşettiği bilinen bir gerçekti. Aynaya yansıyan görüntüyü izlerken, Rhaenyra gülümsüyordu. Bir düğün sevinci değildi bu, Mhyris'in bu gösterişli kıyafeti ile düğününden ejderha üzerinde kaçarken ne kadar asil duracağını hayal ediyordu.

Red Targaryen ☾ Daemon Targaryen Where stories live. Discover now