Ölünce Sevemezsem Seni

43 3 0
                                    

Çayan ile Mahallemizin girişinde nöbet tutan teyzelere selam verip bu günlük dedikodu malzemelerini vermiş olduk. Arabayı boş araziye park ettikten sonra el ele caddede yürümeye başladık.
Vücudumu bir ürperti alırken sakinliğimi koruyup gülümseyerek sevdiğime karşı konuşmaya başladım.

"Bak bu leylaklar ile bezenmiş ev Leyla teyzenin, bahçesinde daima rengarenk çiçekler olur. Ali amca Leyla teyzenin eşidir ve inanır mısın aşkları dillere destandır. Ali amca gençliğinde Leyla teyzenin gülüşüne aşık olmuş. O zamanlar köydeler tabi her şey hızla yayılıyor. Ali amca Leyla teyzenin testilerini su doldurur taşırmış. Geceleri en son Leyla teyzenin yüzünü görmek için köyün bir ucundan öteki ucuna gidermiş. Köyde onlar için birbirlerinin yavukluları diye bahsedilirmiş. Aşk zamanla filizlenmiş. Büyümüş, yeşermiş ve çiçek açmış. Şimdinin aksine o zamanlar aşıklar utanarak severmiş birbirlerini, gizliden ama derinden.. Leyla teyze annesine söylemiş ama, Ali amcaya vermemişler Leyla teyzeyi. Birde başkasıyla evlendirilmeye kalkışılınca Leyla teyze kaçmış tabi. Ailelerini artlarında bırakıp Hatay'a kaçmışlar. Mahalle sakinleri bu aşka sahip çıkmış ve onların düzenlerini kurmalarına yardım etmişler. Şimdi Leyla teyze seksen küsür yaşında bu mahallenin bel kemiklerinden biri. Yıllar geçse de aşklarından hiçbir şey eksilmemiş ve aşklarının meyvesi beş tane çocukları olmuş. Üç kızı var Altınay, Halide, Tomris. birde iki oğulları var tabi Fatih abi ile Yavuz abi. Hepsi evlenip çoluk çocuğa karışmışlar. Leyla teyze ile Ali amca bahçede vakit geçirmekten çok mutlular. Hatta Leyla teyzenin lakabı mahallede Leylak teyze."

Beni dikkatle dinlerken ben konuştukça onun gamzesi yanağında büyüyordu. Çayan sessizce beni dinlerken başımı omzuna yaslamaya çalışıyordum o sırada anlatmaya devam ettim.

"Şu tek katlı sarı evde Mahmut amca ile Ayfer teyze yaşıyordu önceden. Evin önceden rengi lilaymış ama Ayfer teyze kanser olduktan sonra Mahmut amca evi sarı renge boyamış. Bilirsin Osmanlı'da eğer bir evde hasta var ise pencerenin kenarında uyarı babında sarı bir çiçek dururmuş. Anlamı ise bu evde hasta var demekmiş. Çiçeği görenler bu evin Etrafında ses yapmaz, düğün dernek yapmazlarmış. Ben üçüncü sınıfa giderken Ayfer teyze vefat etti. Limonlu kek kokan o bahçe bir daha hiç öyle kokmadı. Mahmut amca ise Ayfer teyzeyi kaybettiğimiz gün mezarının taşına sarılırken oracıkta gözlerini kapattı. Bu sarı ev şimdi ise  Mahmut amcanın vasiyeti üzerine kanser hastası çocuklar için bağışlandı."

Pastanenin önünden geçerken benim küçük afacan koşarak bacaklarıma sarıldı. Rim benim küçük prensesim, mahallemizin küçük evladı. Daha üç günlükken caminin bahçesinde kara kışın ortasında bir başına bırakılmıştı. Sabah namazına camiye nadir giden bir insandım. Ama o gün nedendir bilinmez sanki biri beni bir şekilde oraya yönlendirdi. Onu bulduğumda neredeyse yüzü morarmıştı. Onu nasıl ısıttım, hastaneye götürdüm ve kucağımda eve götürdüm hayal meyal hatırlıyorum. Ailesi bulundu ama çocuklarını almak istemediler.

O gün nasıl sinirlendim size anlatamam. Ne kadar merhametsiz insanlar vardı bu dünyada. Kadına neden orada bıraktınız diyince hava soğuk ölsün diye dedi bana inanabiliyor musunuz?

O gün titreyerek ve hıçkırarak Rim'e sütü olan bir anne aradım. Belki de çaresizliği iliklerime kadar hissettiğim günlerden en acısıydı. İşte o zaman Rabbim karşıma Sıla ablayı çıkardı. Süt annesi oldu Rim'in. Şimdi Rim ona o kadar bağlı ki Pastaneye bile onunla geliyor. Biraz daha büyüsün pedagoglar ile onun biyolojik ailesi olmadıklarını açıklayacaklar. Sıla ablayı gördüğüm gün çocuğunu toprağa vermiş. Rim'i kendi evladı gibi sevdi, büyüttü. Allah ondan razı olsun.

Rim bembeyaz tenli, kahverengi dalgalı saçlı, gözlüklü yaşıtlarına göre uzun bir kızdı. Bana sarılması bitince gözlerini Çayan'ın üzerine dikti ve tiz sesiyle konuşmaya başladı.

Sevda Uğruna Where stories live. Discover now