𝐆𝐢𝐫𝐢ş

6K 268 38
                                    

"Ama baba ben astronot olup, yıldızlara dokunmak istiyorum." Neden dinlemiyordu ki beni. Uzay beni bekliyordu ama o tutturmuş asker olmamı istiyordu.

"Kes sesini, uzayın bi yere kaçtığı mı var?" diye tersledi. Daha 11 yaşındaydım. Ve şimdiden ellerim silah tutmayı öğreniyordu.

Annem çardakta oturmuş ağzını bile açmadan bizi izliyordu. Niye karşı çıkmıyordu? Neden daha küçücük bi çocuğun eline silah verilmesine susuyordu.

"Bebek değilsin sen artık, büyüdün. Bırak mızmızlanmayı." Ağladığımı bile fark etmemiştim. Çok korkuyordum silahlardan. Daha geçen minik bi tavşanı ellerimle vurmuştum. Onun kanları sanki hâlâ üzerimdeyken, niyeydi, kimeydi bu nefret?

Diğer babalara baktığımda kızların hep saçlarını okşarlardı. Babam bana 'Onlar hakediyor, sen etmiyorsun. Doğduğunda bile kirliydin sen.' Demişti bana. Daha dünyaya bile gözünü açmayan bi bebek. Anne karnında nasıl kirli olurdu ki?

"Hadi aval aval bakacağını atış yap." Minik ellerime yine silahı verdi. Tetiği zorlukla çekip, ruhuma hedef aldım ve 1 kaç kurşun da öldürdüm onu.

•••

"Afferin, böyle devam et." O mavi bakışlardan nefret ediyordum. Sırf üzerimde durmasınlar diye hep dediklerini yaptım. Ama bu gün sonunda kortulucaktım onlardan. Bi time katılıp babamdan kilometrelerce uzakta olacaktım.

Bi kaç atış daha yapıp elimdeki silahı bıraktım. Masada duran suyu kafama dikerken "O kâfirlerin teker teker canını al, özellikle o itin." dedi.

Su şişesini yerine geri koyarken. "Tamam." dedim kodlanmış bi robot gibi.

"30 dakikaya seni ben bırakıcam. Git son kez eşyalarını kontrol et." odama gittim.

Yatağımın üstünde duran Atlas'a baktım. Gülümsememi sağlayan tek kaynağım oydu. Keşke imkanım olsaydı da onu da alsaydım... Olur mu ki? Ama nasıl saklayacaktım onu. Kışla da bakabilir miydim? Hayır saçmalama. Sarı gözleriyle bana bakarken bi kez daha ısırasım geldi onu. Siyah tüyleri sarı gözlerini çok güzel ortaya çıkartıyordu. "Bakma bana öyle keşke imkanım olsa da, alsam seni yanıma." Kucağıma alıp kafasını öptüm. Yine hırçınlaşıp göbeğini ısırmaya başladığımda yüzüme çizik attı. Umursamadan yemeğe devam ettim. En son üstünden kalkınca hemen yatağın altına saklandı.

Dolap aynasından yüzüme bakınca kaşımın üstüne çizik atmıştı. "Ödül maması yok sana." Diye söylendim. Ödül maması der demez yine 'DAVUĞĞĞT' diye miyavlamaya başladı. Yatağın altına girip biraz daha ısırasım vardı.

Ama iğrenç sesi duyunca tüm mutluluğum kaçmıştı. "Ne bağırtıyorsun şu kediyi. Hadi Lidya gidiyoruz."

Hazırladığım çantayı sırtladım. Son kez Atlas'a "Görüşürüz çingene." Dedim. Kapıyı açarken kafasını yatağın altından çıkarttı. Eğer seversem bırakamazdım, o yüzden gülümseyip, kapıyı onun da çıkması için açık bıraktım.

Garaja gidip arabanın ön koltuğuna oturdum. Erol da yanımda ki yerini alırken yolculuğum başlamıştı.

Yakamoz GüzelimDove le storie prendono vita. Scoprilo ora