Happy Ending

196 25 2
                                    

Hoppla! Dieses Bild entspricht nicht unseren inhaltlichen Richtlinien. Um mit dem Veröffentlichen fortfahren zu können, entferne es bitte oder lade ein anderes Bild hoch.

.
.
.

Wooyoung önlüğünü çıkarıp, çantasını alıp ceketini giyerek San'ın yanına gitmeden önce lavabodaki aynada kendine son kez baktı. Wooyoung neşeyle yansımasında kendine gülümsedi ve ardından banyodan çıkarak kendisini kafenin kapısının hemen önünde bekleyen San'ın yanına gitti. İşte şimdi kalbi heyecanla pır pır atmaya başlamıştı. Ne yapacaklardı ki? "Selam."

"Merhaba." San sonunda onun yanına gelmesiyle beraber gülümsedi. "Peki, aşırı aşırı ve aşırı boktan tavırlarımdan sonra benimle çıkmayı kabul ettiğin için oldukça şanslıyım. Ve bu şansı seni etkilemeye çalışarak zorlamayı düşünüyorum."

İkisi beraber kafeden çıktıklarında Wooyoung sırıtarak, "Peki bu etkilemeyle ne yapmayı planlıyorsun?" diye sordu, aynı anda kafenin kapısını kilitliyordu. Hava soğuktu o akşam.

"Bilemiyorum, yaratıcılığımı kullanmam gerekecek," deyip ellerini eşofmanının ceplerine soktu San. "Yarın sabahçı mısın?"

"Hayır yarın çalışmıyorum," diye cevapladı Wooyoung kapının iyice kilitlendiğine emin olduktan sonra anahtarı cebine atarken. "İki çalışanda da kafenin anahtarı var, Bayan Hwa-Jin genelde kafede olmadığı için ikimize de kendi anahtarımızı vermeyi seçti, böylece sıkıntı çıkmıyor." Sonra ikisi beraber kaldırımda yürümeye başladılar.

"Peki, çok klişe olsaydım bana kızar mıydın?" San sordu. "Açıkçası, sana çıkma teklifi etmek o anda aklıma geldi. Ben sadece özür dileyip daha sonra nasıl da aptal olduğum konusunda sessizce kötü hissetmeyi planlıyordum. Ama... Şey... Öyle olmadı."

"Olmaması daha iyi değil mi?" Wooyoung konuştu. "Böylece ikimiz de mutlu olduk."

"Benimle çıkıyor olduğun için mutlu oldun mu gerçekten?" Bunu sorarken San'ın güzel suratından saf şaşkınlık okunuyordu. Sokak lambalarının altında 'Turbulence' şarkısının klibini anımsatan bir görünüme sahipti.

"Eh, evet... Sanırım 'kötü çocuklardan' hoşlanıyorum." İkisi bu cümleye güldüler. Kaldırımda ilerledikçe yanlarından geçip giden insanların sayısı da artıyordu. Wooyoung ikisinin onlara bir çift gibi göründüklerini düşündü. Acaba akıllarından ne geçiyordu? Çifti tatlı buluyorlar mıydı? Yoksa çiftten ziyade iki arkadaş gibiler miydi?

"Mazeret uydurmak istemiyorum." Bir dakika kadar sonra San bambaşka bir konu açarak konuşmaya başladı. "Davranışlarım için yani. Ama... Bir süre önce berbat bir ilişkiden çıktım. Sadece kullanıldığımı öğrendiğim bir ilişkiden. Ve öylesine aptalca tavırlara girdim ki... Senin de öyle biri olacağını falan sandım. Senden hoşlanacağımı anlamıştım, kendimden uzaklaştırmak istedim. Biliyorum, çok salakça ama öyle oldu ve şimdi istesem de değiştiremem."

"Hey." Wooyoung bu sözlerden sonra gelen cesaretle San'ın elini kavradı. İkisi de bu temasla kalplerinin göğüs kafeslerinde hızlanışını hissettiler. "Seni anlıyorum. Şey, adını söyledikten sonra seni internette aratınca ünlü olduğunu gördüm ve hakkında çok şey okudum. Yani, hayatında olanlara dair çok az da olsa ve medyanın yalanlarıyla çarpıtılmış olsa da biraz fikrim var. Ve gerçekten, sorun değil. İyi biri olduğuna inanıyorum."

San kendini tutamadan uzanıp Wooyoung'un yanağını öptü. İkisi de küçük çocuklar gibi utangaç hissediyor ancak aynı zamanda içten içe mutluluktan ölüyorlardı. "İnancınızı boşa çıkarmak istemem beyefendi," dedi San. "O hâlde, sinemaya gidelim mi? Belki sonra sahilde yürüyüş yapabiliriz."

"Harika." Wooyoung hayatının aşkına kocaman, sıcacık bir gülümsemeyle baktı.

.
.
.
.
.

Okuyan herkese çok çok teşekkür ediyorum. Bu bir uyarlamaydı ama en kısa zamanda kendi Woosan ficimi yayınlayacağım, umarım ona daha çok ilgi gösterirsiniz.💜

ALL THE LOVE.

Customer || WoosanWo Geschichten leben. Entdecke jetzt