Two Chocolate Cupcakes

179 25 6
                                    

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


.
.
.

Choi San. Wooyoung evde kendini tutamayıp küçük bir araştırma yaptığında, bu herifin dünyanın en ünlü erkek gruplarından birinin üyesi olduğunu öğrenmişti. O aksi adam dünya çapında milyonlarca hayrana sahip, milyoner bir şarkıcıydı. Şu an grup ayrıydı ve solo çalışıyorlardı ancak çoktan geri dönmelerine dair dedikodular çıkmıştı. Wooyoung, San'ın birkaç şarkısını dinlemişti. Fena değildi, sesi oldukça eşsiz sayılabilirdi. Sonra da müzik videolarını izlemişti.

Küçük bir araştırmayla kızların onun için çıldırdığını da öğrenmişti. Bir de oğlu vardı, Donghyun. Ama birkaç denemeyecek kadar çok kişi Donghyun'un, San'ın gerçekten oğlu olmadığına inanıyordu. Wooyoung ne olduğundan emin değildi, tek bildiği bir şey varsa o da San'a nedensiz bir ilgi duymasıydı. Farklı birine benziyordu, romanlardaki keşfedilmeyi bekleyen gizemli karakter gibiydi. Ya da sadece burnu havada zengin şımarığın tekiydi.

Ama o salı günü, kafede sadece iki masanın dolu olduğu bir zamanda, San yine geldi. Ki onu görür görmez Wooyoung'un kalbi göğsünde resmen kanatlarını çıkarıvermişti, sanki tenini delip dışarı çıkmak, San'a doğru uçmak istiyordu. Wooyoung neden kendisine öyle davranan bir adamdan hoşlandığını anlamıyordu. Hem adam düzdü. Ama öyle oluvermişti işte. Galiba onu fazla araştırmıştı, şimdi kendini ondan alamıyordu çünkü.

San yine masalardan birine oturdu. Wooyoung da yanına gidip sadece siparişi vermesini bekledi.

"İki çikolatalı kapkek." dedi San yine telefonundan başını kaldırmayarak. Wooyoung gülümsemeye çalıştı fakat yanakları resmen alev almıştı, çok utangaç hissediyordu. Ona diyecek bir şey olmadığını fark edene kadar yaklaşık sekiz saniye falan San'ın başında, suratına bön bön bakarak dikildi. Zaten oradan ayrılırken baştan ayağa teni yanıyordu. Muhtemelen utançtan.

Ona iki kapkek götürdükten sonra tezgâhın arkasına gizlenip telefonla oynuyormuş gibi yaparak kahve gözlerini San'a dikti. Profilden insanlar Wooyoung'a göre hep daha yakışıklı görünüyordu ve bu kesinlikle San için geçerliydi! Dolgun, ıslak dudakları, burnu, gözlerini aşağı dikmesiyle teninin üstüne doğru uzanan kirpikleri... Dudakları bir O şeklini alırken Wooyoung'un kalbi pır pır atıyordu. İki kere gözlerinin dolmasına sebep olan, ona çöp gibi davranan bu zengin adamı neden... aniden... Hoş bulmuştu? Hakkında o kadar araştırma yapıp o kadar röportajını okudu diye mi?

Wooyoung saçmalıyordu. O okudukları sadece medyaya gösterdiği yüzüydü. Choi San, gerçekte basit bir kafenin basit bir garsonuna pislik parçasıymış gibi muamele ediyordu. Bu galiba ünlü insanların hep kameralardan uzak tuttukları yüzleriydi.

San hep olduğu gibi kafeden sessizce ayrıldı. Normalde onun gittiğini kapıdaki zilin çalmasıyla anlardı Wooyoung, ancak bu sefer onu çaktırmadan izlediği için gidiş anına şahit oldu. On dakika içinde iki kapkeki bitirdi, sonra telefonunu cebine soktu ve öbür cebinden cüzdanını çıkardı. Masaya beş bin wonu düz bir şekilde bırakıp sessizce ayağa kalktı ve kapıdan çıkıp gitti.

Beş bin wonu aldıktan sonra Wooyoung gözlerini kafenin camına dikip iç geçirdi. Üstünde milyoner olmanın verdiği bir şımarıklık ve ukalalık olduğu verdiği kabarık hesaptan belliydi.

Neyse ki Wooyoung çok düşünmeye vakit bulamadı, çünkü masaların birinde oturan otuz yaşlarındaki çekik gözlü adam elini kaldırıp onu çağırdı: "Bakar mısınız?"

.
.
.
.
.

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfennnn ❤️

ALL THE LOVE.

Customer || WoosanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin