the targaryen | dornish princess

En başından başla
                                    

"Kuralları unutma, Cann." dedi Prens Daerys. Valyria dilinde konuşuyordu. Onlara doğru yaklaşan adamlar ve bir boğa, karşılanmak için ilk seçeneğidir demek yalan olurdu. Dorne kızlarının oluşturduğu bir orduyu tercih ederdi. Bu yüzden, adamları izlemek yerine, Cannibal'ın derisinde elini gezdiriyor ve yaratığın dikkat kesilmiş gözlerine ölümden ziyade misafirlik bakışlarını koymasını istiyordu. "Kaleye yakın bir noktadan uçmak yok, anlaştık mı?"

Cannibal'ın nefesi başka bir kumdan bulut yarattı.

"Buradaki insanlar ejderhalara alışık değildir. Senin korkunç bir canavar olduğunu düşünebilirler." Daerys ve Cannibal'ın aynı anda güldüğünü tüm Dorne askerleri uzak olsa da görmüş, hayret etmişlerdi. Ejderhalar gülebilir miydi? Daerys ve Cannibal'ın bağları öyle kuvvetliydi ki, bazen yüzleri aynı ifadeye bürünürdü. Öfkeleriyle ortak yolda ilerlerdi, neşeleri bir yükselirdi.

Prens Daerys ve ejderhası Cannibal'ın arasındaki sohbet sürerken, askerler yanlarına gelip genç prensi selamladı. Daerys'in karşılığı aynı nezaketle oldu ve ejderhadan uzaklaştı. Adamların o ürkütücü bakışlı yaratığa yaklaşmak konusunda tereddüt duyduklarından emindi. Bu yüzden kumların üstünde yürüdü, elini uzattı ve kumandan ile tokalaştı. Güneyin bu kısmında Prens Daerys'in oldukça dikkat çeken birisi olduğu, yabancı askerlerin ona bakışı ile anlaşılıyordu. Ay ışığı altında genç prensin gümüş saçları adeta parlıyor, tokalaştığı kumandanın yanında teni adeta bir ölü gibi solgun duruyordu.

"Prens Qoren Martell kaleye kadar güvenle gidebilmeniz için size eşlik etmemizi istedi." diyen kumandan, biraz gerisinde bekleyen askerlerine başıyla kısa bir işaret verdi.

Boğayı tutan askerler, ejderhayı görüp korkan hayvanı zar zor sürüklemeye çalışıyordu. Cannibal için hediyeydi.

"Kent içine ejderhayı kabul edemeyiz ama siz burada kaldığınız sürece her gün ejderhanıza üç boğa sunulmasını Prens Qoren emretti."

"Cannibal'ın zevkini bilmesi beni epey şaşırttı." dedi Prens Daerys. Ejderhası boğayı görünce başını kaldırmıştı ve dikkatle takip ediyordu adamları. Beş Dorne askeri, Prens Daerys'in yardımı ile boğayı ejderhanın önüne getirdiler ve hayvanı yere devirmeye çalışanlar uğraşırken, Daerys, Cannibal'ın önüne geçip ondan beklemesini istedi. Kara ejderha sözünü dinliyordu. Zavallıcık! derdi Mhyra bu anı görse. Diyarın en tehlikeli canlısına biniyorlardı ancak kız kardeşi onların yediği hayvanlara hep çok üzülüyordu. Daerys nedense şimdiden Harrenhal'da bıraktığı ailesi için özlem duymuştu. Fakat Cannibal kükreyince dalgınlığı sona erdi. Onlar geri çekilene kadar bekledi, askerlerin uzaklaşması ile birlikte Cannibal'a bir işaret verip keyfine bakmasını söyledi ve Dorne'lu askerlerin yanına döndü.

Cannibal'ın boğaya doğru üflediği ateş güney çölünü adeta aydınlatmıştı. Bir anda ejderha alevi içinde kalan boğa çabucak kızarmış, Cannibal onu iştah ile yemeye başlamıştı.

"Çölden ayrılma!" diyerek Cannibal'a Valyria dilinde seslendi Daerys. Kara ejderhası ona sakin bir kükreme ile karşılık verince, genç prens de Dorne askerleri ile birlikte Güneş Mızrak'a gitmek için yola koyuldu. Kentin çölle aynı renkte olan duvarlarına yürüdü, insan sesleri ve meşale ateşleri geceye karışıyordu. Çölde yüzlerce adım attı. Dorne askerlerinin arasında çok fazla dikkat çekiyordu. Bu yüzden şehirde devam edecek yollarına başlamadan önce, kumandan ona bir pelerin verdi ve prens bir Targaryen olduğunu gizli tutmak için saçlarını ve yüzünü bezin ardına saklamıştı. Kentin kapısındaki atlar onlar içindi. Askerler ve Daerys o atlara bindiler ve genç prens ilk kez bir Dorne şehrini keşfetmeye başladı.

Martell hanesinin kalesine varmadan önce uzunca bir yolda geçmelilerdi ve bu yol şehrin ortasındaydı. Tabi gece vakti olduğundan dolayı Prens Daerys şehri olduğu haliyle göremiyordu pek. Baharat pazarları kapalıydı. Ama tüm sokaklar gündür gibi doluydu. Gösteri yapan bir grup vardı. Atın üzerindeki Daerys, sallana sallana aştıkları uzun yol boyunca güneyli insanları izledi. Müstehcen bir tiyatro oyununa delice gülen insanlar ya da yuhalayan birkaç adam vardı. Çocuklar etrafta koşarak yetişkinlerin cebinden para çalıyordu. Daerys'in atının etrafında da gezenler olmuştu ama ona eşlik eden askelerin müdahalesi ile hemen uzaklaşmışlar, hırsızlığa başka yerde devam etmişler ve yol kenarında sızmış bir adamdan yana şanslarını denemişlerdi. Genelev sokağı doluydu. Güneyli fahişeler atın üzerindeki askerlere el sallıyor ancak kumandan uzak durmalarını emredip onları uyarınca başka müşterilerden yana şanslarını deniyorlardı. Daerys'i merak ederek kim olduğunu anlamayı amaçlayan birkaç fahişe olmuştu ama yüzünün yarısı kapalı olan genç prens onlara sadece el sallamıştı.

Red Targaryen ☾ Daemon Targaryen Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin