20. Bölüm

1.3K 112 51
                                    

" Yok olmaya mahkum olan bu dünya da bir şeyleri sahiplenmek kadar saçmaydı, aşk."
****

Mentra & Kaldı 8 / Kayıp Rüya.

" Mavi, hadi çıkalım artık. "

Sildiği, tepsileri demir rafa dizerken mutfak kapısından ona seslenen Ferzin'e gülümsedi. " Geldim. "

Beline bağladığı önlüğü çıkardı ve yerine astı. Ceketini üzerine geçirdi, çantasını da aldığında kafenin çıkışına ilerledi. Diğer çalışanlar çıkmıştı ve Ferzin de elinde anahtar ile kapının önünde bekliyordu.

" Tepsileri sildin değil mi ? Aylin abla kafamızı şişirir yoksa biliyorsun. "

Kıkırdadı, Mavi. " Senin kafanı şişiriyor çünkü tepsileri pis pis bırakan sensin. "

" Hiçte bile, " dedi Ferzin. Küçük bir çocuk gibi omuz silkti. " Temizliyorum ama unutuyorum işte arada. "

Gülümseyerek yanından geçti, Mavi. Ferzin kapıyı kitlediğinde karanlık sokakta ilerlemeye başladılar.

Ferzin ellerini biribine sürttü. " Yine soğuk havalar geldi. "

" Güzel aslında. Sıcakta yanmaktan iyidir. "

Ferzin omzuna vurdu. " Hadi ordan be. "

Yüzünde hafif bir gülümseme vardı. Mavi, onunla tanıştığı anı çok iyi hatırlıyordu. Uyuşturucu batağına düşmüş, yardım eli bekleyen biriydi. Şimdi ise toparlanmaya başlamıştı. Hayatında ki kadın ona iyi geliyordu.

Onun adına mutluydu, Mavi. Ferzin her ne kadar sessiz biri dursa da kendine kurduğu hayatın içinde aslında baya neşeli, güleç bir insandı.

" Marakte uğrayacağım geliyor musun ? "

" Hayır, görüşürüz. "

" Görüşürüz. "

Ferzin ile ayrıldığında evine doğru yol aldı. Çalıştığı kafe ile evinin arasında sadece 15 dakikalık bir mesafe vardı ve Mavi mesafeyi yürüyerek değerlendiriyordu.

Çalışmaya başlamıştı, hayatını devam ettirmeye çalışıyordu. Okulunda iyiydi, arkadaşlık bağları hiç olmadığı kadar düzgündü. Daha fazla ne isteyebilirdi ki hayattan.

Bazen hayatının temposuna yetişmekte zorlanıyordu ama bundan şikayet etmiyordu, Mavi. Sanki ne kadar zorlanır bir o kadar da yorulursa daha iyi hissediyordu.

Apartmana geldiğinde üşümeye başladığı için hızla demir kapıdan içeri girdi ve merdivenleri ikişer ikişer çıkmaya başladı. Cebinden anahtarını çıkardı ve kapıyı açıp içeri girdi. Ses çıkarmadan odasına geçmeyi planlasa da mutfak ışığının yandığını görünce oraya yöneldi.

Evet, atladığı ufak bir detay vardı hayatında her şey neredeyse düzen içerisndeydi. Nerdeyse.

Mutfak kapısına yaslandı. Mira ona hiç bakmıyor, bir ayağını karnına çekmiş, dizinin üzerine çenesini yaslamış bir halde kitap okuyordu. Önünde dumanı tüten bir kupa vardı.

" Merhaba, " dedi tedirginlik içerisinde. " Nasılsın ? "

Mira bir an bile ona bakmadan. " İyi sen ? "

" İyi. Yemek yedin mi, yoksa bir şeyler hazırlıyayım sana. "

Okuduğu sayfayı çevirdi. Güler gibi nefes verdi. " Yedim. "

Dudağını ısırdı. Mira ile böyle olmak hoşuna gitmiyordu, nerdeyse bir haftadır onunla konuşmuyorlardı. Daha doğrusu Mira onunla konuşmuyordu.

Sakin adımlarla Mira'nın arkasına geçti. Kollarını boynuna dolayıp okuduğu kitaba baktı.

Jules Verne, Ay'a Yolculuk.

" Kitap güzel mi ? "

" Güzel. "

Oflamamak için dudaklarını birbirine bastırdı.

" Mira, " dedi kısık sesle. " Ne zamana kadar böyle yapacaksın ? Konuş artık benimle. "

" Konuşuyorum ya, Mavi. "

" Öyle değil, bana artık gülmüyorsun, şaka yapmıyorsun. Hani en yakın arkadaşık biz. "

" Yanlışın var, " dedi Mira kollarından kurtulup ayağa kalkarken. Okuduğu yerin arasına ayracını koydu. " Sen benim arkadaşım değil kız kardeşimsin ama seninle ancak kendine olan saygını geri kazandığın zaman düzgünce oturup muhabbet ederim. "

Mira yanından geçip mutfaktan çıktı. Omuzları düştü.

Kendisine saygısı vardı.

Ayaklarını sürüye sürüye odasına geçti. Üzerini değiştirip yatağa attı bedenini. Kısa saçları dağıldı. Bakışları tavanındaydı. Elini karnının üzerine koydu.

Ne zaman istemediği şeyler olsa midesinde ağrılar oluşmaya başlıyordu. Ya da son iki yılda böyle olmuştu. Bu durumdan tam emin değildi. Olabildiğince gülümseyip, moralini yüksek tutmaya çalışıyordu. Her şey güzel ilerliyor gibi göstermek istiyordu ama en ufak olmusuzlukta çatlaklar oluşmaya başlıyordu.

Yan döndü ve dizlerini karnına çekti.

Hayatında her şey yolundaydı değil mi ?

Telefonu çalmaya başladığında uzanıp aldı.

Selim.

Boş gözlerle ekrana baktı. Telefon susup saniyeler sonra tekrardan çalmaya başladığında pes edercesine nefes verip aramayı cevaplandırdı.

" Alo ? Aşkım. "

" Efendim. " dedi Mavi sabit tutmaya çalıştığı sesi ile.

" Neden geç açtın hayatım ? Ne kadar merak ettim seni biliyor musun ? Sabahta açmadın. "

Alt dudağını ısırdı, midesi bulanıyordu. Ya da Mavi artık bulanmasa bile öyle hissediyordu.

" Mavi ? "

" Çalışıyorum, Selim. Sanki bilmiyor gibisin, ayrıca... takıldığın kızlardan bana zaman kaldı mı ki arıyorsun beni ? "

" Yapma lütfen, Mavi.." alyalı bir gülüş ile göz devirdi, Mavi. Cümlenin devamını biliyordu. " Mira mı giriyor senin aklına. Ben öyle bir şey yapmam biliyorsun, yanlış anlıyorsun hep. "

" Neyse, Selim. Yorgunum uyuyacağım, diyecek bir şeyin yoksa kapatmak istiyorum. "

" Mavi...güzel sevgilim yarın buluşup kahvaltı edelim. Hem gönlünü de alırım. "

" İstemiyorum, Selim. "

" Kırma beni, Mavi. Yoksa sevmiyor musun artık beni ? Yoksa hala aklında o k- "

" Tamam, Selim. Yarın buluşuruz. İyi geceler. "

Telefonu kapattı acele ile. Öylece ekrana baktı bir süre. Böyle olacağını hiç tahmin etmemişti. Yedi ay önce hayatına giren Selim ile daha normal hissedeceğini düşünmüştü ama sadece yanılmıştı. Eğer bir erkek ile sevgili olursa herkes gibi olacağını, annesinin yüzüne bakacak cesareti kazanır sanmıştı. Fakat sadece sanmak ile kalmıştı.

Sırt üstü yeniden uzandı. Mavi, hata üzerine hata yapıyor gibi hissediyordu. Sözde toparladığını sandığı hayatı sadece bir hayal gibiydi...ya da bir kabus.

Yatağının içine girdi. Gözlerini kapattı ve bu gecenin de geçmesini diledi. Tıpkı bir önceki gece olduğu gibi.

•°•°•°•

Sevgi ve renkleriniz ile kalın ⋆ .ೃ࿐

Ruhumu Rengine Boya ⚢Donde viven las historias. Descúbrelo ahora