Typical Guy

53 10 17
                                    

"Bütün o kitaplarda ne bulduğunu asla anlayamadım. Kitap okumayı okuldayken de sevmezdim, hâlâ da sevmiyorum."

   Hemen yanımdaki tekli koltukta oturmuş bana doğru homurdanan Waliyha'ya bakmadan kıkırdadım. Ortanca kardeş olmasına rağmen belki de aralarındaki en umursamaz kişi o olabilirdi. Yine de onu sevdiğimi inkâr edemezdim. Bütün aile olarak her biri birbirinden de iyi insanlardı.

"Sevdiğin türü bulamadığından olmalı." Cevabıma karşılık Waliyha boğulmaya benzer bir sesle beni yanıtlamıştı.

"2 senedir bunu söylüyorsun..."

   Onun bu tavrı benim daha çok gülmeme sebep olurken, elimdeki kitabı usulca önümdeki rafta bulunan yerine bıraktım. Bugün mezarda yaşanan fazlasıyla kasvetli anlardan sonra akşam olduğunda hep beraber yenilen yemeğin ardından ev halkı yaşadıkları üzüntüyü biraz da olsa üzerlerinden atmaya çalışmak adına salonda toplanmış, sadece sohbet ederek aynı zamanda da birbirlerine karşı olan özlemlerini gidermeye çalışıyorlardı. Genellikle akrabaları hakkında sohbetler daha uzun sürdüğünden bir süreden sonra kendimi sohbetten soyutlamış, salonun bir köşesinde bulunan küçük kitaplığa doğru çekilmiştim. Çünkü 2 senedir onların ailesinin içinde olsam da, her bir araya gelindiğinde yeni isimler duymayı bir şekilde beceriyordum.

   Duvarın üzerine monte edilmiş olan kitaplık Malik ailesine girdiğim günden beri yerinden bir milim oynatılmamış, içindeki kitapların bile yerleri sabit bırakılmıştı. Kimseye sormasam da bu kitaplığın Yaser'e ait olduğunu biliyordum. Çünkü içindeki kitapların hemen hemen hepsi hakkında konuşmuş, tek tek incelemiştik. Şimdi ise bir zamanlar onun ellerinin arasından geçen kitaplara dokunuyor olmak kalbimin acıyla bükülmesine sebep oluyordu. Dokunduğum her kitabın onun ellerinden geçtiğini, her bir sayfaya arkasında mükemmel düşüncelerin döndüğü gözlerinin değdiğini bilmek beni içten içe yaralamıştı.

   Aynı zamanda bir şeylerle uğraşmazsam kafayı yiyeceğimin de farkındaydım. Zayn ile mezarlıkta yaşanan itiraf anlarının ağırlığını hâlâ üzerimden atabilmiş sayılmazdım. O anların sonunda sessizlikle birbirimize sarılmış ve bir anda çöken yağmur sebebiyle de oradan hızlıca uzaklaşmak zorunda kalmışken, eve adımımızı attığımız anda bizi karşılayan kalabalık bize bir daha konuşma fırsatı vermemişti.

   Gerçi ne konuşacağımızı da bilmiyordum. O andan beri kalbim daha önce atmadığı kadar hızlı atıyor, sanki büyümüş gibi göğsümdeki yerinde daralıyordu. Aynı şeyleri Zayn de hissediyor muydu bilmiyordum fakat eve geldiğimizden beri gözünü önemli bir sohbetin içinde olduğu anlar haricinde benden ayırmamış, bakışlarındaki yoğunlukla birlikte sessizce beni takip etmişti. Onun sessizliğine çoktan alışmıştım, bu yüzden şu an içinde bulunduğu sessizliği bana tuhaf gelmiyordu, fakat bakışlarındaki bu parıltı daha önce orada gördüklerime benzemiyordu. Ve o altın bakışların odağında olmak anlam veremediğim bir şekilde vücuduma alevlerin arasında kalmış gibi bir his veriyordu. O anlarda kendi evimizde olmayı diliyordum.

"...Ve ben de iki senedir hangi türü sevdiğimi bir türlü bulamadım." Sesiyle birlikte dikkatimi geri üzerine çeken Waliyha'ya döndüğümde derin bir nefes alarak raflardan uzaklaşmış, hemen yanında bulunan tekli koltuğa çökerek bütün ilgimi ona sunmuştum. Aynı zamanda yüzüme ince bir gülümseme oturmuştu.

"2 sene içinde kaç tane kitap okudun ki?" Waliyha bana kısa bir bakış atıp bir müddet düşünüyor gibi yaptı. Sonunda kendisi de bu sohbete daha fazla dayanamayıp küçük bir kıkırtı eşliğinde beni cevaplamıştı.

"Üç tane ama ikisini yarım bıraktım." Ona gülerken, aslında bu dediğine şaşırmamıştım. Bu yüzden başımı iki yana salladım. Onunla kitap konusunda her konuştuğumda herkesi kitap okumaya çekemeyeceğim gerçeğinin daha fazla farkına varıyordum.

All Too Well / z.mWhere stories live. Discover now