If I Fall, Will You Catch Me?

81 10 3
                                    


   Kahkahalarla dolu güzel bir akşamdı. Annemlerin evimizi ziyaretinin ardından yemeğimizi uzun sohbetler eşliğinde yemiş, sonra da oturma odasına kurularak sohbete orada devam etmiştik. Ortada inkâr edemeyeceğim bir gerçek vardı. Tamam, ikimiz de birbirimizin ailesi tarafından sevilen insanlardık. Ailelere asla bir saygısızlık yapmamış ve o ailenin içine girdiğimiz andan itibaren herkesle arayı iyi tutmuştuk. Kısmen rolle başlamış olsak da, aileleri sevmek bizim kendi tercihimizdi ve bunu bozmadan bu zamana getirebilmeyi de başarmıştık. Fakat ortada şöyle bir gerçek de vardı; aileler ile ne kadar iyi anlaşıyor olsak da, koşullar ne olursa olsun evlendiğimiz ilk günden bu yana sürekli rol yapmıştık. İstemesek de el ele tutuşmuş, hoşnutsuzlukla birbirimize sarılmış, mecburiyet duygusu ile birbirimizi öpmüştük. Bunlar ailelerin yanında yapılan fiziki rollerdi. Bunun dışında birbirimizin asla komik bulmadığımız şakalarına gülmek, diğerinin söylediği her şeye katılmak ve onaylamak, normalde ortada bile olmayan desteği ailelerin yanında birbirimize vermek; bunlar da işin zihnen yapılan rol kısmıydı. Ve altını çizerek söylemem gerekiyor ki, bunları yapmak fazlasıyla yorucuydu!

   Fakat tam şu anda, evimizin oturma odasında benim ailemle oturmuş kahkahalar eşliğinde sohbet ederken, bir şekilde bunun rol değil de gerçek olduğunu biliyordum. İnkâr edemediğim nokta buydu. Biliyor ve hissediyordum. Yanımda oturduğu zamanlarda tenime değen teninin, omzuma dolanan kolunun ve şakağıma bıraktığı minik öpücüklerin gerçek olduğunu veya karşımdaki koltukların birine oturduğunda babamla ettiği sohbetin bazı anlarında yandan bana attığı bakışların sıcaklığındaki samimiyeti bir şekilde biliyordum işte. Çünkü asla öncekiler gibi hissettirmiyordu.

   Şimdi yine karşımdaydı. Babamın oturduğu tekli koltuğun yanındaki koltukta oturuyordu. Bense annemle birlikte geniş kanepedeydim. Annemin çocukluğumu anlattığı anılardan birini dinlerken gözlerinin üzerimde dolaştığını, dudaklarında minik ama gerçek olan bir gülümsenin oluştuğunu ve dikkatle annemi dinleyerek hiçbir detayı atlamak istemez gibi odaklandığını görebiliyordum. Bunları görebilmek bedenimin ısınmasına sebep oluyordu ve ben iyi hissetmiyordum. Çünkü kirpiklerinin arasından attığı derin bakışları yakaladığım her anda kalbim göğsümü delercesine atıyor, boğuluyormuşum gibi hissetmeme sebep oluyordu. O anlarda ise yüzümde beliren gülümsemeyi engelleyemiyordum.

"Çalışma odanızı yeniden dekore ettiğinizi mi söylemiştin?" Bakışlarımı elimdeki kupadan çekerek anneme çevirdiğimde bir türlü yüzümden silemediğim gülümsemeyle birlikte başımı sallamıştım.

"Evet, yeni raflar da ekledik. Görmek ister misin?" Annem hevesle ayaklandığında ben de onunla beraber ayağa kalkmış, onu çalışma odamızın bulunduğu tarafa yönlendirmiştim.

   Odaya girip de ışığı açtığımda odayı gören annem keyifle mırıldanmıştı.

"Vay canına, oda gerçekten çok büyük görünmüş. Buradaki koltuğu da puflarla değiştirmek odanın daha aydınlık olmasını sağlamış. Bunu geçen sefer geldiğimizde de söylemiştim." Odanın içine dalarak rafların bulunduğu kısma doğru yürüdüğünde birkaç adım atıp odanın merkezinde durmuştum.

   Gözlerim hemen rafların karşısında duran çalışma masasına döndüğünde, hemen yanındaki boş duvarda takılı kalmıştı. Aniden gözlerime dolan anılar yanaklarıma ufak bir sıcaklığın çökmesine sebep olurken, gözlerimi o duvardan koparıp geri anneme çevirmek o an için oldukça zordu. Gerçi boşa çabalıyordum, duvara bakmasam bile o duvara yaslı olan bedenime Zayn'in yaptığı her bir dokunuş anbean gözlerimin önünde dolaşmaya devam ediyordu.

"Raflar harika monte edilmiş, zor olmadı mı?" Gülümseyerek başımı iki yana salladığım sırada annem rafların sağlamlığını kontrol ediyordu.

All Too Well / z.mजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें